- Yahudi, peki dedi... Mademki öyledir, kendini bu damdan aşağıya at... Allah’ın koruyuculuğuna tamamı ile güven!
- گفت خود را اندر افکن هین ز بام ** اعتمادی کن بحفظ حق تمام
- Kendini aşağıya at da ben de adamakıllı inandığını anlayayım, güzelim inanışını, deliliyle göreyim!
- تا یقین گرددمرا ایقان تو ** و اعتقاد خوب با برهان تو
- Müminler emiri ona dedi ki: sus, defol git de bu cüret yüzünden canın belaya sataşmasın!
- پس امیرش گفت خامش کن برو ** تا نگردد جانت زین جرات گرو
- Kulun, iptilalara düşerek Allah’ı sınaması hiç yaraşır mı?
- کی رسد مر بنده را که با خدا ** آزمایش پیش آرد ز ابتلا
- A nadan, a budala, kulun ne haddi vardır ki edepsizliğe kalkışıp Allah’ı sınamaya girişsin? 360
- بنده را کی زهره باشد کز فضول ** امتحان حق کند ای گیج گول
- Sınama Allah’a yaraşır... O, kullarını her an sınar durur.
- آن خدا را میرسد کو امتحان ** پیش آرد هر دمی با بندگان
- Bu sınamayla da içimizde gizlediğimiz inanışlarımızı bize apaçık gösterir.
- تا به ما ما را نماید آشکار ** که چه داریم از عقیده در سرار
- Âdem, bu suçla, bu hata ile Hakk’ı sınadım dedi mi hiç?
- هیچ آدم گفت حق را که ترا ** امتحان کردم درین جرم و خطا
- “Padişahım, senin hilmin nereye kadardır? Onu görmek istedim” gibi bir söz söyledi mi hiç? Ah, bu mecal kimde var, kimde?
- تا ببینم غایت حلمت شها ** اه کرا باشد مجال این کرا
- Senin aklın şaşmış, pek sersemlemişsin... özrün günahından beter! 365
- عقل تو از بس که آمد خیرهسر ** هست عذرت از گناه تو بتر
- Gök kubbeyi yücelteni sınamak ha! Sen, bunu ne bilirsin ki?
- آنک او افراشت سقف آسمان ** تو چه دانی کردن او را امتحان
- A hayrı, şerri bilmeyen, sen kendini sına, başkasını değil!
- ای ندانسته تو شر و خیر را ** امتحان خود را کن آنگه غیر را
- Kendini sınadın mı başkalarını sınamadanvazgeçersin.
- امتحان خود چو کردی ای فلان ** فارغ آیی ز امتحان دیگران
- Şeker parçası olduğunu bildin mi, şeker yapılan ve satılan yere layık olduğunu da bilirsin.
- چون بدانستی که شکردانهای ** پس بدانی کاهل شکرخانهای
- Sınamaksızın şunu bil ki Allah, yersiz, zamansız şeker göndermez sana. 370
- پس بدان بیامتحانی که اله ** شکری نفرستدت ناجایگاه
- Sınamaksızın şunu bil ki eğer başsan Allah, seni ayakkabı konan yere göndermez!
- این بدان بیامتحان از علم شاه ** چون سری نفرستدت در پایگاه
- Akıllı kişi, hiç değerli bir inciyi abdes hane de sidik gölcüğüne atar mı?
- هیچ عاقل افکند در ثمین ** در میان مستراحی پر چمین
- Anlayışlı hâkim bile buğdayı saman ambarına göndermez.
- زانک گندم را حکیم آگهی ** هیچ نفرستد به انبار کهی
- Mürit, önden giden, kılavuz olan şeyhi sınamaya kalkışırsa eşektir.
- شیخ را که پیشوا و رهبرست ** گر مریدی امتحان کرد او خرست
- Din yolunda onu sınamaya kalkıştın mı a hakikatten haberi olmayan, sen sınanmış olursun... 375
- امتحانش گر کنی در راه دین ** هم تو گردی ممتحن ای بییقین
- Senin cüretin, senin bilgisizliğin çırçıplak olur, âleme yayılır... Yoksa o, bu araştırmayla nereden anlaşılır; nasıl meydana çıkar?
- جرات و جهلت شود عریان و فاش ** او برهنه کی شود زان افتتاش
- A yiğidim, bir zerre, kalkar da dağı tartmağa girişirse terazisi parçalanır gider!
- گر بیاید ذره سنجد کوه را ** بر درد زان که ترازوش ای فتی
- Onlarda kendi akıllarınca bir terazi düzenler de Allah erini o teraziyle tartmağa kalkarlar!
- کز قیاس خود ترازو میتند ** مرد حق را در ترازو میکند
- Hâlbuki o, akıl terazisine bile sığmaz... Akıl terazisini bile kırar, parçalar!
- چون نگنجد او به میزان خرد ** پس ترازوی خرد را بر درد
- Onu sınamak, ona emrine göre hükmetmek gibidir... Öyle bir padişaha buyruk buyurtmaya kalkışma sakın! 380
- امتحان همچون تصرف دان درو ** تو تصرف بر چنان شاهی مجو