English    Türkçe    فارسی   

4
3616-3640

  • Ey Musa! Bu sözün sonu yoktur. Dudağını hemen oynat ki, yeniden yeşillikler bitsin. (T.M.)
  • Musa emre uyunca, derhal yeryüzü yeşerdi, sümbüller ve iri taneli başaklarla doldu. (T.M.)
  • Kıtlık görmüş ve sığır açlığına uğrayıp, ölüm haline gelmiş olan Kıptiler, hemen o nimete saldırdılar. (T.M.)
  • İnsanlar ve hayvanlar, birkaç gün Hakk’ın bu ihsanı ile karınlarını iyice doyurdular.(T.M.)
  • Karınları doyup bol bol nimet bulunca, isyankâr oldular; zaruret gidince azgınlaştılar. (T.M.) 3620
  • Bilmiş ol ki, beden aç kalmayınca, itaatkâr olmaz. Onu, tokken ibadete sevk etmek, soğuk demiri dövmek gibidir. (T.M.)
  • O beden ve ondaki nefs ağlasa ve inim inim inlese de, aklını başına al, Müslüman olmaz. (T.M.)
  • Nefis, kıtlık zamanı Musa’nın huzurunda, yerlere kapanıp yalvaran Firavun’a benzer. (T.M.) 3625
  • İnsan, ihtiyaçtan kurtulunca azar. Hani eşeğin, yükünü atınca çifte fırlatması gibi... (T.M.)
  • İşi ileri gitti ve muradı oldu mu, ağlayıp inlemeleri hep unutulur gider! (T.M.)
  • Bir kimse, yıllarca bir şehirde otursa, hatta orada doğsa büyüse, sonra rüyasında… (T.M.)
  • İyi ve kötü şeylerle dolu bir şehir görse, kendi memleketini unutur. (T.M.)
  • “Bulunduğum şehirde, yıllardan beri oturuyorum. Bu yeni şehir, benim memleketim değildir, ben burada iğreti bulunuyorum” demez. (T.M.) 3630
  • Belki, daimi surette, gördüğü o yeni şehirde bulunmuş olduğunu zanneder. (T.M.)
  • Ruh da, doğup yer tuttuğu gayb âlemini, o eski vatanını, unutup bu dünyaya meyil gösterirse şaşılmaz. (T.M.)
  • Çünkü bulutun yıldızları örttüğü gibi, uykuda, o eski vatanını hatırından çıkartır. (T.M.)
  • Hususiyle ruh, bu âleme gelinceye kadar birçok makama ayak basmıştır ki, o makamların tozu, hala onun idrakinden silinmemiştir.(T.M.)
  • İnsan, başından geçenleri bilmek için, sıkı bir azimle işe girişip gönlünü arıtmamıştır ki! (T.M.) 3635
  • Mücahade ile bir ruhun kalbi, esrar penceresinden başını çıkarır da, açılan gözü, evveli ve ahiri görür. (T.M.)
  • Ruh-i insanî, evvela “Cemat” mertebesine geldi, oradan “Nebatat” mertebesine intikal etti. (T.M.)
  • Yıllarca “Nebatat” âleminde yaşadı da, “Cemat” âleminde bulunduğunu hatırlamadı. Hatta “Cemat” ile harbetti. (T.M.)
  • “Nebatat” âleminden, “Hayvanat” âlemine intikal edince, bu defa da, “Nebat” âleminde bulunmuş olduğu hatırına gelmedi. (T.M.)
  • Ancak, nebatata karşı, hususiyle baharda çiçeklerin açıldığı devrede bir meyli vardır. (T.M.) 3640