Ruh-i insanî, evvela “Cemat” mertebesine geldi, oradan “Nebatat” mertebesine intikal etti. (T.M.)
آمده اول به اقلیم جماد ** وز جمادی در نباتی اوفتاد
Yıllarca “Nebatat” âleminde yaşadı da, “Cemat” âleminde bulunduğunu hatırlamadı. Hatta “Cemat” ile harbetti. (T.M.)
سالها اندر نباتی عمر کرد ** وز جمادی یاد ناورد از نبرد
“Nebatat” âleminden, “Hayvanat” âlemine intikal edince, bu defa da, “Nebat” âleminde bulunmuş olduğu hatırına gelmedi. (T.M.)
وز نباتی چون به حیوانی فتاد ** نامدش حال نباتی هیچ یاد
Ancak, nebatata karşı, hususiyle baharda çiçeklerin açıldığı devrede bir meyli vardır. (T.M.)3640
جز همین میلی که دارد سوی آن ** خاصه در وقت بهار و ضیمران
Çocukların, analarına olan meyli gibi… Ama o, bu meylin ve ana sütüne olan bu iştiyakın sırrını bilmez. (T.M.)
همچو میل کودکان با مادران ** سر میل خود نداند در لبان
Her yeni dervişin, yüce bahtlı şeyhine fart-ı muhabbeti de, bu meyil kabilindendir. (T.M.)
همچو میل مفرط هر نو مرید ** سوی آن پیر جوانبخت مجید
Bu dervişin akl-ı cüzisi, akl-ı küll mesabesinde bulunan o şeyh-i kâmil ve mükemmildendir. Bu gölgenin oynaması da, o gül dalının hareketindendir. (T.M.)
جزو عقل این از آن عقل کلست ** جنبش این سایه زان شاخ گلست
Nihayet gölgesi onda yok olur da, derviş, şeyhine olan muhabbetin sırrını anlar. (T.M.)
سایهاش فانی شود آخر درو ** پس بداند سر میل و جست و جو
Ey iyi talihli kimse! Ağaç sallanmasa, dalının gölgesi nasıl kımıldar? (T.M.)3645
سایهی شاخ دگر ای نیکبخت ** کی بجنبد گر نجنبد این درخت
باز از حیوان سوی انسانیش ** میکشید آن خالقی که دانیش
Böylece insan, iklimden iklime, yani mertebeden mertebeye geçerek akil, âlim ve kâmil olur. (T.M.)
همچنین اقلیم تا اقلیم رفت ** تا شد اکنون عاقل و دانا و زفت
Evvelki akılları, yani bulunduğu mertebelerdeki şuuru hatırında değildir. Nitekim en son aklı da değişecektir. (T.M.)
عقلهای اولینش یاد نیست ** هم ازین عقلش تحول کردنیست
تا رهد زین عقل پر حرص و طلب ** صد هزاران عقل بیند بوالعجب
Vakıa, uyumuş, yani bu dünyaya gelmiş evvelki hallerini unutmuştur. Fakat onu, o unutma halinde bırakmazlar. (T.M.)3650
گر چو خفته گشت و شد ناسی ز پیش ** کی گذارندش در آن نسیان خویش
Tekrar o uykudan, onu uyandırırlar. Uyanınca, kendi haline gülmeye başlayıp… (T.M.)
باز از آن خوابش به بیداری کشند ** که کند بر حالت خود ریشخند
Rüyada gördüğüm o gam ve keder, neydi? Nasıl oldu da, doğru düzen halleri unuttum?(T.M.)
که چه غم بود آنک میخوردم به خواب ** چون فراموشم شد احوال صواب
“O gamların ve illetlerin uyku hali, aldanma ve hayal bulunduğunu nasıl fark edemedim” der. (T.M.)
چون ندانستم که آن غم و اعتلال ** فعل خوابست و فریبست و خیال
Dünya da böyledir; uyuyanın gördüğü rüya gibidir. Rüya görenin, gördüğü şeyleri devam edip gidecek sandığı gibi, gaflet uykusunda bulunanlar da, dünyayı sürüp gidecek sanırlar. (T.M.)
همچنان دنیا که حلم نایمست ** خفته پندارد که این خود دایمست
Ama ansızın ecel sabahı zuhur edince, zan ve hile karanlığından kurtulur. (T.M.)3655
تا بر آید ناگهان صبح اجل ** وا رهد از ظلمت ظن و دغل
خندهاش گیرد از آن غمهای خویش ** چون ببیند مستقر و جای خویش
Bu dünya uykusunda gördüğün düşlerin hepsi, mahşer gününde, birer birer peyda olacaktır. (T.M.)
هر چه تو در خواب بینی نیک و بد ** روز محشر یک به یک پیدا شود
Dünya uykusunda ne yapmış isen, o uyanıklık âleminde sana aşikâr olacaktır. (T.M.)
آنچ کردی اندرین خواب جهان ** گرددت هنگام بیداری عیان
Sakın bu rüyada kötülük etmenin tabiri yoktur sanma! (T.M.)
تا نپنداری که این بد کردنیست ** اندرین خواب و ترا تعبیر نیست
Ey esir ve fakire zulmeden! Belki, senin rüyada, yani dünyada gülüşün, uyandığın mahşer gününde ağlama ve içine çekme halinde tabir edilecektir. (T.M.)3660
بلک این خنده بود گریه و زفیر ** روز تعبیر ای ستمگر بر اسیر
Rüyadaki ağlayışını, dert ve gam ile inleyişini ise, uyanıklıkta meserret bil! (T.M.)
گریه و درد و غم و زاری خود ** شادمانی دان به بیداری خود