Bir kimse, akıldan gaflet ederek bir kötülükte bulunur. Sonra, aklı onu kınar ve ayıplar. (T.M.)
از خرد غافل شود بر بد تند ** بعد آن عقلش ملامت میکند
Sen aklından gaflet ettiğin halde, aklın senden gafil değildir. Onun seni ayıplaması, seninle beraber olduğundandır. (T.M.)
تو شدی غافل ز عقلت عقل نی ** کز حضورستش ملامت کردنی
Eğer akıl, seninle beraber olmayıp gafil bulunsaydı, yaptığın kötülüğü nasıl görür ve sana ayıplayış sillesini nasıl vururdu. (T.M.)
گر نبودی حاضر و غافل بدی ** در ملامت کی ترا سیلی زدی
ور ازو غافل نبودی نفس تو ** کی چنان کردی جنون و تفس تو
O halde aklın usturlap aleti gibidir ki, onunla varlık güneşinin yakınlığını bilirsin. (T.M.)3685
پس تو و عقلت چو اصطرلاب بود ** زین بدانی قرب خورشید وجود
Aklın sana yakınlığı ve sendeki varlığı bile, anlatılmaz haldeyken ve o yolda, akıldan bahsedilmezken bile, Hakk’ın sana yakınlığındaki keyfiyetsizlik, daha yücedir. (T.M.)
قرب بیچونست عقلت را به تو ** نیست چپ و راست و پس یا پیش رو
قرب بیچون چون نباشد شاه را ** که نیابد بحث عقل آن راه را
Parmağındaki hareket, parmağının önünden, ardından, sağından, solundan değildir. (T.M.)
نیست آن جنبش که در اصبع تراست ** پیش اصبع یا پسش یا چپ و راست
Uyku ve ölüm halinde, o hareket parmaktan gider... Uyanınca, yine avdet eder. (T.M.)
وقت خواب و مرگ از وی میرود ** وقت بیداری قرینش میشود
O hareket, parmağına hangi yoldan geliyor? Nitekim o olmasa, parmağının faydası kalmaz. (T.M.)3690
از چه ره میآید اندر اصبعت ** که اصبعت بی او ندارد منفعت
Gözünde ve gözbebeğinde olan görüş nuru, altı cihetten de gelmiyor. Fakat hangi yolla geliyor? (T.M.)
نور چشم و مردمک در دیدهات ** از چه ره آمد به غیر شش جهت
Halk âlemi, cihetlidir; emir ve sıfatlar âlemi ise, bila cihettir. (T.M.)
عالم خلقست با سوی و جهات ** بیجهت دان عالم امر و صفات
Güzelim! Emir âlemini cihetsiz bil! Emir âlemi cihetsiz olunca, onun sahibi bulunan Cenab-ı Hakk, elbette cihetten münezzehtir. (T.M.)
بیجهت دان عالم امر ای صنم ** بیجهتتر باشد آمر لاجرم
Akıl, âlem-i emirden bulunduğu cihetle, cihetsiz olunca, Alam-ül Beyan olan Allah, akıldan üstün akıl, candan üstün candır. (T.M.)
بیجهت بد عقل و علام البیان ** عقلتر از عقل و جانتر هم ز جان
Hiçbir mahluk, ona alakasız değildir. Lakin bu alaka, keyfiyetsizdir. (T.M.)3695
بیتعلق نیست مخلوقی بدو ** آن تعلق هست بیچون ای عمو
Zira ruhta ne kavuşma vardır, ne ayrılma... Fakat zan, ayrılmak ve kavuşmaktan başka bir şey bilmez! (T.M.)
زانک فصل و وصل نبود در روان ** غیر فصل و وصل نندیشد گمان
Ayrılma ve kavuşmadan başka bir delil ara. Lakin kavuşma ile ayrılmadan başka delil aramak, hastayı teskin eylemez. (T.M.)
غیر فصل و وصل پی بر از دلیل ** لیک پی بردن بننشاند غلیل
Asıldan uzaksan, yakınlığa doğru daima iz ara ki, sendeki erlik damarı, seni vuslata götürsün. (T.M.)
پی پیاپی میبر ار دوری ز اصل ** تا رگ مردیت آرد سوی وصل
Bu manevî alakayı, akıl nasıl anlayabilir? Çünkü o, ayrılığa ve bitişik olmaya bağlıdır. (T.M.)
این تعلق را خرد چون ره برد ** بستهی فصلست و وصلست این خرد
Bundan dolayı, Hz. Mustafa s.a.v. “Allah’ın zatına dair mübahase etmeyin” diye, bize vasiyet etmiştir. (T.M.)3700
زین وصیت کرد ما را مصطفی ** بحث کم جویید در ذات خدا
Zatı ve mahiyeti ile tefekkür edilebilen şeylere karşı olan bakış ve görüş, Hakk’ın zatına olamaz ve göremez. (T.M.)
آنک در ذاتش تفکر کردنیست ** در حقیقت آن نظر در ذات نیست
Çünkü düşünenin zannı ve düşüncesi, ancak yola taalluk eder. O zan ve düşünce ile Zat-ı ilahî arasında ise, yüzbinlerce perde vardır. (T.M.)
هست آن پندار او زیرا به راه ** صد هزاران پرده آمد تا اله
Herkes bir perde ile örtülmüştür. “Hakk’ın hakikatine vasıl oldum” zannı, kendi vehmidir. (T.M.)
هر یکی در پردهای موصول خوست ** وهم او آنست که آن خود عین هوست
Bu yüzden, anlayışın idraki yanılmasın diye, Hz. Peygamber (T.M.)
پس پیمبر دفع کرد این وهم از او ** تا نباشد در غلط سوداپز او
Vehminde edepsizlik bulunan kimseyi, Rabbin hışmı baş aşağı (T.M.)3705
وانکه اندر وهم او ترک ادب ** بیادب را سرنگونی داد رب