English    Türkçe    فارسی   

4
3797-3821

  • Yoksa âlemde kimin ne kudreti olurdu ki bir zayıftan en ehemmiyetsiz şeyi bile çalıp çırpsın!
  • ورنه در عالم کرا زهره بدی ** که ربودی از ضعیفی تربدی
  • Cebrail'e baktı da Hazreti Ahmet'in ancak köpüğü yaralandı... denizi köpük sevgisiyle coştu, köpürdü.
  • کف احمد زان نظر مخدوش گشت ** بحر او از مهر کف پرجوش گشت
  • Ay, baştan başa eldir, avuçtur, vericidir, nurlar saçar. Ayın eli, avucu yoksa ne zararı var ki? Varsın olmasın!
  • مه همه کفست معطی نورپاش ** ماه را گر کف نباشد گو مباش
  • Hazreti Ahmet eğer o ulu ve yüce kanadını açarsa Cebrail, ebedi olarak kendisinden geçip gider. 3800
  • احمد ار بگشاید آن پر جلیل ** تا ابد بیهوش ماند جبرئیل
  • Ahmet, sidreden ve Cebrail'in gözetme yerinden, makamından sınırından geçince,
  • چون گذشت احمد ز سدره و مرصدش ** وز مقام جبرئیل و از حدش
  • Cebrail'e "Hadi ardımca uç" dedi. Cebrail dedi ki: "Yürü, yürü ben senin eşin, eşitin değilim!"
  • گفت او را هین بپر اندر پیم ** گفت رو رو من حریف تو نیم
  • Hazreti Ahmet tekrar "Ey perdeleri yakan, gel... ben daha kendi yüce makamıma gitmedim ki" dedi.
  • باز گفت او را بیا ای پرده‌سوز ** من باوج خود نرفتستم هنوز
  • Cebrail dedi ki: "A benim güzel nurlu arkadaşım, bir kanat çırpıp buradan ileriye geçsem kolum kanadım yanar!"
  • گفت بیرون زین حد ای خوش‌فر من ** گر زنم پری بسوزد پر من
  • Bu hikayeler hayret içinde hayrettir... Allah hasları, daha has olanların ahvalini görünce kendilerinden geçerler. 3805
  • حیرت اندر حیرت آمد این قصص ** بیهشی خاصگان اندر اخص
  • Bütün kendinden geçişler, burada oyundan ibarettir... ne kadar canın var ki senin? Burası can verme makamıdır!
  • بیهشیها جمله اینجا بازیست ** چند جان داری که جان پردازیست
  • Ey Cebrail, ister yüce ol, ister büyük... sen ne pervanesin ne de mum!
  • جبرئیلا گر شریفی و عزیز ** تو نه‌ای پروانه و نه شمع نیز
  • Mum yanınca pervaneyi çağırdı mı pervanenin canı yanmadan çekinmez!
  • شمع چون دعوت کند وقت فروز ** جان پروانه نپرهیزد ز سوز
  • Bu ters sözü göm de aksine olarak aslanı, yaban eşeğine av yap.
  • این حدیث منقلب را گور کن ** شیر را برعکس صید گور کن
  • İçinden sözler alıp âleme saçtığın tulumun ağzını kapa... saçma sapan sözler dağarcığını açma! 3810
  • بند کن مشک سخن‌شاشیت را ** وا مکن انبان قلماشیت را
  • Gözleri yeryüzünden geçememiş, yükselmemiş olan kişiye bu sözler ters ve saçma gelir.
  • آنک بر نگذشت اجزاش از زمین ** پیش او معکوس و قلماشیست این
  • Onlara aykırı harekette bulunma; onlarla hoş geçinmeye bak ey garip olarak onların evlerine konmuş olan sevgili.
  • لا تخالفهم حبیبی دارهم ** یا غریبا نازلا فی دارهم
  • Diledikleri, istedikleri şeyi ver, onları razı et, ey onların yurtlarına konmuş, orayı yurt edinmiş olan dost!
  • اعط ما شائوا وراموا وارضهم ** یا ظعینا ساکنا فی‌ارضهم
  • Padişaha ulaşıncaya dek, onun güzelim naz ve edalarını görünceye kadar ey Rey'li, Maragal'lıyla hoş geçin!
  • تا رسیدن در شه و در ناز خوش ** رازیا با مرغزی می‌ساز خویش
  • Ey Musa zamane Firavun'unun tapısında yumuşak söz söylemek gerek! 3815
  • موسیا در پیش فرعون زمن ** نرم باید گفت قولا لینا
  • Kaynayan yağın üstüne su dökersen ocağı da yakarsın tencereyi de!
  • آب اگر در روغن جوشان کنی ** دیگدان و دیگ را ویران کنی
  • Yumuşak söyle ama sakın doğrudan gayrı bir şey söyleme... yumuşak sözlerle vesveseler satmaya kalkışma!
  • نرم گو لیکن مگو غیر صواب ** وسوسه مفروش در لین الخطاب
  • İkindi oldu, sözü kısa kes ey ikindisi, asrı uyandıran er!
  • وقت عصر آمد سخن کوتاه کن ** ای که عصرت عصر را آگاه کن
  • Toprak yemeyi âdet edinmiş adama bozuk düzen bir yumuşaklık göstererek toprak verme... şeker daha iyidir de!
  • گو تو مر گل‌خواره را که قند به ** نرمی فاسد مکن طینش مده
  • Harfle sesle alıverişin yok ama yine de can sözlerine can bahçesisin sen! 3820
  • نطق جان را روضه‌ی جانیستی ** گر ز حرف و صوت مستغنیستی
  • Şeker kamışlığına asılakonan şu eşek başı, nice kişileri hor hakîr bir hale koydu!
  • این سر خر در میان قندزار ** ای بسا کس را که بنهادست خار