English    Türkçe    فارسی   

4
3801-3825

  • Ahmet, sidreden ve Cebrail'in gözetme yerinden, makamından sınırından geçince,
  • چون گذشت احمد ز سدره و مرصدش ** وز مقام جبرئیل و از حدش
  • Cebrail'e "Hadi ardımca uç" dedi. Cebrail dedi ki: "Yürü, yürü ben senin eşin, eşitin değilim!"
  • گفت او را هین بپر اندر پیم ** گفت رو رو من حریف تو نیم
  • Hazreti Ahmet tekrar "Ey perdeleri yakan, gel... ben daha kendi yüce makamıma gitmedim ki" dedi.
  • باز گفت او را بیا ای پرده‌سوز ** من باوج خود نرفتستم هنوز
  • Cebrail dedi ki: "A benim güzel nurlu arkadaşım, bir kanat çırpıp buradan ileriye geçsem kolum kanadım yanar!"
  • گفت بیرون زین حد ای خوش‌فر من ** گر زنم پری بسوزد پر من
  • Bu hikayeler hayret içinde hayrettir... Allah hasları, daha has olanların ahvalini görünce kendilerinden geçerler. 3805
  • حیرت اندر حیرت آمد این قصص ** بیهشی خاصگان اندر اخص
  • Bütün kendinden geçişler, burada oyundan ibarettir... ne kadar canın var ki senin? Burası can verme makamıdır!
  • بیهشیها جمله اینجا بازیست ** چند جان داری که جان پردازیست
  • Ey Cebrail, ister yüce ol, ister büyük... sen ne pervanesin ne de mum!
  • جبرئیلا گر شریفی و عزیز ** تو نه‌ای پروانه و نه شمع نیز
  • Mum yanınca pervaneyi çağırdı mı pervanenin canı yanmadan çekinmez!
  • شمع چون دعوت کند وقت فروز ** جان پروانه نپرهیزد ز سوز
  • Bu ters sözü göm de aksine olarak aslanı, yaban eşeğine av yap.
  • این حدیث منقلب را گور کن ** شیر را برعکس صید گور کن
  • İçinden sözler alıp âleme saçtığın tulumun ağzını kapa... saçma sapan sözler dağarcığını açma! 3810
  • بند کن مشک سخن‌شاشیت را ** وا مکن انبان قلماشیت را
  • Gözleri yeryüzünden geçememiş, yükselmemiş olan kişiye bu sözler ters ve saçma gelir.
  • آنک بر نگذشت اجزاش از زمین ** پیش او معکوس و قلماشیست این
  • Onlara aykırı harekette bulunma; onlarla hoş geçinmeye bak ey garip olarak onların evlerine konmuş olan sevgili.
  • لا تخالفهم حبیبی دارهم ** یا غریبا نازلا فی دارهم
  • Diledikleri, istedikleri şeyi ver, onları razı et, ey onların yurtlarına konmuş, orayı yurt edinmiş olan dost!
  • اعط ما شائوا وراموا وارضهم ** یا ظعینا ساکنا فی‌ارضهم
  • Padişaha ulaşıncaya dek, onun güzelim naz ve edalarını görünceye kadar ey Rey'li, Maragal'lıyla hoş geçin!
  • تا رسیدن در شه و در ناز خوش ** رازیا با مرغزی می‌ساز خویش
  • Ey Musa zamane Firavun'unun tapısında yumuşak söz söylemek gerek! 3815
  • موسیا در پیش فرعون زمن ** نرم باید گفت قولا لینا
  • Kaynayan yağın üstüne su dökersen ocağı da yakarsın tencereyi de!
  • آب اگر در روغن جوشان کنی ** دیگدان و دیگ را ویران کنی
  • Yumuşak söyle ama sakın doğrudan gayrı bir şey söyleme... yumuşak sözlerle vesveseler satmaya kalkışma!
  • نرم گو لیکن مگو غیر صواب ** وسوسه مفروش در لین الخطاب
  • İkindi oldu, sözü kısa kes ey ikindisi, asrı uyandıran er!
  • وقت عصر آمد سخن کوتاه کن ** ای که عصرت عصر را آگاه کن
  • Toprak yemeyi âdet edinmiş adama bozuk düzen bir yumuşaklık göstererek toprak verme... şeker daha iyidir de!
  • گو تو مر گل‌خواره را که قند به ** نرمی فاسد مکن طینش مده
  • Harfle sesle alıverişin yok ama yine de can sözlerine can bahçesisin sen! 3820
  • نطق جان را روضه‌ی جانیستی ** گر ز حرف و صوت مستغنیستی
  • Şeker kamışlığına asılakonan şu eşek başı, nice kişileri hor hakîr bir hale koydu!
  • این سر خر در میان قندزار ** ای بسا کس را که بنهادست خار
  • Onu uzaktan gören, orada ancak o var sandı... hani mağlup olan koç kıçın kıçın geri gider ya; o da öyle geri gitti.
  • ظن ببرد از دور کان آنست و بس ** چون قج مغلوب وا می‌رفت پس
  • Harf suretini mâna bağına, yüce ve güzelim bahçeye konan eşek başı bil!
  • صورت حرف آن سر خر دان یقین ** در رز معنی و فردوس برین
  • Ey Hak Ziyası Hüsameddin, bu eşek başını kavun karpuz bostanına getir.
  • ای ضیاء الحق حسام الدین در آر ** این سر خر را در آن بطیخ‌زار
  • Getir de eşek başı, salhanede nasıl öldüyse bu çiğ erin piştiği yer de ona başka bir hayat versin! 3825
  • تا سر خر چون بمرد از مسلخه ** نشو دیگر بخشدش آن مطبخه