English    Türkçe    فارسی   

4
3811-3835

  • Gözleri yeryüzünden geçememiş, yükselmemiş olan kişiye bu sözler ters ve saçma gelir.
  • Onlara aykırı harekette bulunma; onlarla hoş geçinmeye bak ey garip olarak onların evlerine konmuş olan sevgili.
  • Diledikleri, istedikleri şeyi ver, onları razı et, ey onların yurtlarına konmuş, orayı yurt edinmiş olan dost!
  • Padişaha ulaşıncaya dek, onun güzelim naz ve edalarını görünceye kadar ey Rey'li, Maragal'lıyla hoş geçin!
  • Ey Musa zamane Firavun'unun tapısında yumuşak söz söylemek gerek! 3815
  • Kaynayan yağın üstüne su dökersen ocağı da yakarsın tencereyi de!
  • Yumuşak söyle ama sakın doğrudan gayrı bir şey söyleme... yumuşak sözlerle vesveseler satmaya kalkışma!
  • İkindi oldu, sözü kısa kes ey ikindisi, asrı uyandıran er!
  • Toprak yemeyi âdet edinmiş adama bozuk düzen bir yumuşaklık göstererek toprak verme... şeker daha iyidir de!
  • Harfle sesle alıverişin yok ama yine de can sözlerine can bahçesisin sen! 3820
  • Şeker kamışlığına asılakonan şu eşek başı, nice kişileri hor hakîr bir hale koydu!
  • Onu uzaktan gören, orada ancak o var sandı... hani mağlup olan koç kıçın kıçın geri gider ya; o da öyle geri gitti.
  • Harf suretini mâna bağına, yüce ve güzelim bahçeye konan eşek başı bil!
  • Ey Hak Ziyası Hüsameddin, bu eşek başını kavun karpuz bostanına getir.
  • Getir de eşek başı, salhanede nasıl öldüyse bu çiğ erin piştiği yer de ona başka bir hayat versin! 3825
  • İşte bizden suret düzmek, senden can vermek... hayır, yanlış söyledim... bu da senden, o da!
  • Ey apaçık âlemi aydınlatan güneş, gökyüzünde övülmüşsün sen... yer de seni tanısın, yeryüzünde de ebediyen övül!
  • Övül de yere mensup olanlarda, yüce gök ehliyle gönülleri bir, kıbleleri bir, huyları bir olsunlar!
  • Ayrılık kalksın, şirk ve ikilik kalmasın! Zaten manevi varlık da ancak birlik vardır.
  • Benim canım senin canını tanıdı mı görüp geçirdikleri şeylerin aynı şeyler olduğunu hatırlarlar. 3830
  • Yeryüzünde Musa ve Harun kesilirler... sütle bal gibi güzelce birbirlerine karışır, kaynaşırlar.
  • Fakat azıcık tanır, bilir de inkâr ederse bu inkâr edişi de birliği örten bir perdeden ibarettir.
  • Nice tanıyıp bilenler de sonra yüz çevirdiler... İşte o ay yüzlü, bu çeşit adamın şükretmeyişine kızdı ya!
  • Bu yüzden kötü can, Peygamber'in canını tanımadı da tekmeledi ya!
  • Bunların hepsini okudun, bildin... şimdi "Lem yekün" suresini de oku da bu eski kâfirin inadını, ısrarını bil! 3835