- Çünkü o yiğit, her bakımdan aslanın misli değildir, nihayet yiğitlik bakımından aslana benzer.
- کان دلیر آخر مثال شیر بود ** نیست مثل شیر در جملهی حدود
- Bu âlemde her bakımdan bir olan bir nakış, bir suret yoktur ki sana mislini göstereyim.
- متحد نقشی ندارد این سرا ** تا که مثلی وا نمایم من ترا
- Aklı, şaşkınlıktan kurtarayım diye yine nakış bir misale el atayım:
- هم مثال ناقصی دست آورم ** تا ز حیرانی خرد را وا خرم
- Geceleyin her eve bir kandil, bir mum korlar ve onun ışığıyla karanlıktan kurtulurlar ya... 425
- شب بهر خانه چراغی مینهند ** تا به نور آن ز ظلمت میرهند
- O kandil, bu tene benzer, nuru da cana. Kandil, fitile, şuna buna muhtaçtır.
- آن چراغ این تن بود نورش چو جان ** هست محتاج فتیل و این و آن
- Bu duyguların o altı fitilli kandili, umumiyetle uykuya, yemeye, içmeye dayanır... O kandilin temeli, bunlardır.
- آن چراغ شش فتیلهی این حواس ** جملگی بر خواب و خور دارد اساس
- Yiyip içmeden, yatıp uyumadan yarım nefeslik bir zaman bile yaşayamaz... Fakat yiyip yatmakla da yaşayamaz!
- بیخور و بیخواب نزید نیم دم ** با خور و با خواب نزید نیز هم
- Fitili, yağı olmadıkça bakası yoktur; fakat fitille, yağla da vefası yoktur.
- بیفتیل و روغنش نبود بقا ** با فتیل و روغن او هم بیوفا
- Çünkü sebebe bağlı olan, sebepsiz meydana gelmeyen ışığı, ölümü arar durur... Nasıl yaşayabilir ki aydın gün, onun ölümüdür. 430
- زانک نور علتیاش مرگجوست ** چون زید که روز روشن مرگ اوست
- İnsanın bütün duygularının da bakası yoktur... Zira mahşer günü, hepsi de yok olur gider!
- جمله حسهای بشر هم بیبقاست ** زانک پیش نور روز حشر لاست
- Fakat atalarımızın duygu ve can ışığı, tamamı ile de ot gibi bitip ot gibi yitmez... Tamamı ile fani olmamıştır.
- نور حس و جان بابایان ما ** نیست کلی فانی و لا چون گیا
- Yalnız güneşin nurunda yıldızların nuru ve ay ışığı mahvolur ve görünmez!
- لیک مانند ستاره و ماهتاب ** جمله محوند از شعاع آفتاب
- Pirenin ısırmasından meydana gelen yanış, dert ve zahmet, yılan ısırınca mahvolur ya!
- آنچنان که سوز و درد زخم کیک ** محو گردد چون در آید مار الیک
- Çıplak adam arıların sokmasından kurtulmak için suya atlar ya! 435
- آنچنان که عور اندر آب جست ** تا در آب از زخم زنبوران برست
- Arılar adamın tepesinde dolaşır dururlar... Başını bir çıkardı mı hiç affetmezler, hemen sokarlar!
- میکند زنبور بر بالا طواف ** چون بر آرد سر ندارندش معاف
- Allah’ı anış sudur, zamanede şu kadının, bu erkeğin anılışı da arı!
- آب ذکر حق و زنبور این زمان ** هست یاد آن فلانه وان فلان
- Allah’ı anış suyuna dal, nefesini tut, sabret de eski düşüncelerden, vesveselerden kurtul!
- دم بخور در آب ذکر و صبر کن ** تا رهی از فکر و وسواس کهن
- Ondan sonra da sen, tepeden tırnağa kadar o arı duru suyun tabiatına bürünürsün...
- بعد از آن تو طبع آن آب صفا ** خود بگیری جملگی سر تا به پا
- Öyle bir hale gelirsin ki o kötü arı, sudan nasıl kaçar, çekinirse senden de öyle kaçar, öyle çekinir! 440
- آنچنان که از آب آن زنبور شر ** میگریزد از تو هم گیرد حذر
- Sonra dilersen sudan uzaklaş... İçten suyun tabiatına sahip olursun, hakikatte ondan ayrılmamış sayılırsın!
- بعد از آن خواهی تو دور از آب باش ** که بسر همطبع آبی خواجهتاش
- Dünyadan geçen kişiler de yok olmamışlar, fakat Allah sıfatlarına bürünmüşlerdir.
- بس کسانی کز جهان بگذشتهاند ** لا نیند و در صفات آغشتهاند
- Onların sıfatları, Hak sıfatlarına karşı, güneşin karşısındaki yıldızlara dönmüştür.
- در صفات حق صفات جملهشان ** همچو اختر پیش آن خور بینشان
- A inatçı Kur’an’dan buna delil istiyorsan oku: “Onların hepsi huzurumuzdadır!”
- گر ز قرآن نقل خواهی ای حرون ** خوان جمیع هم لدینا محضرون
- Haklarında “Huzurumuzdadır” denenler yok olamazlar, iyi dikkat et de ruhların bakasını iyice anlayasın! 445
- محضرون معدوم نبود نیک بین ** تا بقای روحها دانی یقین
- Bakadan mahcup olan ruh azaptadır, Allah’a vasıl olan ruhsa baka âleminde hicaplardan kurtulmuş bir haldedir.
- روح محجوب از بقا بس در عذاب ** روح واصل در بقا پاک از حجاب