- Allah, cismi tebdil etti mi gayrı fersaha bile bakmadan yürür gider! 535
- چون خدا مر جسم را تبدیل کرد ** رفتنش بیفرسخ و بیمیل کرد
- Ey yiğit lâfı bırak gayrı! Şimdi yüzlerce ümit var, hemen adım ata gör!
- صد امیدست این زمان بردار گام ** عاشقانه ای فتی خل الکلام
- Gözünü bir yumdun mu bakarsın ki gemide oturmuşsun, uyuyorsun... Öyle olduğu halde yol almadasın!
- گرچه پلهی چشم بر هم میزنی ** در سفینه خفتهای ره میکنی
- ”Ümmetim, Nuh gemisine benzer... O gemiye giren kurtuldu, girmeyen boğuldu gitti” hadisinin tefsiri
- تفسیر این حدیث کی مثل امتی کمثل سفینة نوح من تمسک بها نجا و من تخلف عنها غرق
- Peygamber, bunun için “Ben; zamane tufanına gemi gibiyim;
- بهر این فرمود پیغامبر که من ** همچو کشتیام به طوفان زمن
- Biz ve ashabım, Nuh’un gemisine benzeriz. Kim bu gemiye el atar, kim bu gemiye girerse kurtulur” buyurdu.
- ما و اصحابم چو آن کشتی نوح ** هر که دست اندر زند یابد فتوح
- Şeyh beraber olunca kötülüklerden uzaksın... Gece gündüz gitmektesin; gemidesin. 540
- چونک با شیخی تو دور از زشتیی ** روز و شب سیاری و در کشتیی
- Canlar bağışlayan cana sığınmışsın... Gemiye girmiş, uyuyorsun; öyle olduğu halde yol almaktasın!
- در پناه جان جانبخشی توی ** کشتی اندر خفتهای ره میروی
- Zamanın peygamberinden ayrılma... Kendi hünerine, kendi dileğine pek güvenme!
- مسکل از پیغامبر ایام خویش ** تکیه کم کن بر فن و بر کام خویش
- Aslan bile olsan değil mi ki kılavuzsuz yol almaktasın; kendini görüyorsun, sapıksın, hor hakirsin.
- گرچه شیری چون روی ره بیدلیل ** خویشبین و در ضلالی و ذلیل
- Ancak şeyhin kanatlarıyla uçta şeyhin askerlerinin yardımını gör!
- هین مپر الا که با پرهای شیخ ** تا ببینی عون و لشکرهای شیخ
- Bir zaman olur, onun lütuf dalgaları, sana kanat kesilir; bir an gelir, kahır ateşi seni taşır, götürür! 545
- یک زمانی موج لطفش بال تست ** آتش قهرش دمی حمال تست
- Kahrını, lütfunun zıddı sayma pek... Tesir bakımından ikisinin de birliğini gör!
- قهر او را ضد لطفش کم شمر ** اتحاد هر دو بین اندر اثر
- Bir zaman seni toprak gibi yeşertir... Bir zaman seni sevgilinin havasıyla doldurur, şişirir!
- یک زمان چون خاک سبزت میکند ** یک زمان پر باد و گبزت میکند
- Ârifin bedenine cemad vasfını verir de orada neşeli güller, nesrinler bitirir!
- جسم عارف را دهد وصف جماد ** تا برو روید گل و نسرین شاد
- Fakat bunları o görür, başkası değil... Temiz içten başka hiçbir şey cennetin kokusunu alamaz!
- لیک او بیند نبیند غیر او ** جز به مغز پاک ندهد خلد بو
- İçini, sevgiyi inkârdan arıt da orada onun gül bahçesindeki reyhanlar bitsin! 550
- مغز را خالی کن از انکار یار ** تا که ریحان یابد از گلزار یار
- İçini arıt da Muhammed’in Yemen ülkesinde Rahman kokusunu aldığı gibi sende benim sevgilimin ebedîlik kokusunu bul!
- تا بیابی بوی خلد از یار من ** چون محمد بوی رحمن از یمن
- Miraç edenlerin safında durursan yokluk, seni Burak gibi göklere yüceltir.
- در صف معراجیان گر بیستی ** چون براقت بر کشاند نیستی
- Yere mensup ve ancak aya kadar yüceltebilecek miraç değildir bu... Kamışı, şekere ulaştıran miraca benzer!
- نه چو معراج زمینی تا قمر ** بلک چون معراج کلکی تا شکر
- Bu miraç, buğunun göğe akması gibi bir miraç değildir... Ana karnındaki çocuğun bilgi ve irfan derecesine ulaşmasına benzer!
- نه چو معراج بخاری تا سما ** بل چو معراج جنینی تا نهی
- Yokluk küheylânı, ne de güzel bir buraktır... Yok olduysan seni varlık makamına götürür! 555
- خوش براقی گشت خنگ نیستی ** سوی هستی آردت گر نیستی
- Dağlar, denizler ancak tırnağına dokunabilir; o derece süratlidir... Duygu âlemini derhâl geride bırakıverir!
- کوه و دریاها سمش مس میکند ** تا جهان حس را پس میکند
- Ayağını gemiye çekte can sevgilisine giden can gibi oturduğun yerde yürüye dur!
- پا بکش در کشتی و میرو روان ** چون سوی معشوق جان جان روان
- Elsiz, ayaksız evveline evvel olmayan Allah’a kadar git... Canların, yoklukta elsiz ayaksız varlık âlemine koştukları gibi!
- دست نه و پای نه رو تا قدم ** آن چنانک تاخت جانها از عدم
- Duyan, gaflet uykusunda olmasaydı, can kulağı açık bulunsaydı sözde kıyas perdesini yırtardın ya!
- بردریدی در سخن پردهی قیاس ** گر نبودی سمع سامع را نعاس