English    Türkçe    فارسی   

4
572-596

  • Geri götürün derlerse yine fermana uyar, getirdiğimiz hediyeyi geri götürürüz!
  • Süleyman, hediye getirenleri ve getirdikleri hediyeyi görünce gülmeye başladı. “Ben, sizden tirit istedim mi ki?
  • Ben, bana hediye verin demedim; hediyeye layık olun dedim.
  • Bana gayb âleminden eşi görülmedik hediyeler gelmekte... Öyle hediyeler ki insan, onları istemeye niyetlense aklına bile getiremez! 575
  • Siz, yer altındaki madeni altın haline getiren bir yıldıza, güneşe tapıyorsunuz... o yıldızı yaratana yüz tutun!
  • Değeri yüce olan canınızı hor hakir ederek gökteki güneşe tapıyorsunuz.
  • Güneş Allah emriyle bizim aşçımızdır, çiyleri pişirir... Artık ona Allah dersen aptallıktır bu!
  • Güneş tutulursa ne yaparsın? Ondaki o karaltıyı nasıl giderirsin?
  • Nihayet yine Allah tapısına yüz vurup ya Rabbi. O karaltıyı gider, yine ona nurunu ver demez misin? 580
  • Gece yarısı seni öldürmeye kalkışsalar ağlayıp yalvaracağım yahut aman dileyeceğim güneş nerede?
  • Hadiselerin çoğu da hep geceleyin olur... Hâlbuki geceleyin taptığın Allah ortada yoktur.
  • Allah’a gönül doğruluğu ile eğilirsen yıldızlardan kurtulur, Allah’a mahrem olursun!
  • Mahrem oldun mu sana ağız açar, sırları söylerim... Bu suretle gece yarısı bir güneş görürsün sen!
  • Onun, temiz ruhtan başka doğuşu... Yok doğmasında da geceyle gündüz farkı olamaz. 585
  • Gündüz, onun doğduğu zamana derler... Geceleyin doğdu, parladı mı ortada gece kalmaz.
  • Bu görünen güneş, o güneşin önünde adeta güneşe karşı zerre nasıl görünürse öyle görünür!
  • Âlemi aydınlatan, parlatan bu güneşin gözü, o güneşi görünce kamaşır şaşırır kalır!
  • Arşın nuruna... Arşın o sonsuz ve hadsiz ışığına karşı bu güneşi bir zerre gibi görürsün!
  • Göze Allah’tan bir kuvvet gelince zahiri güneşi hor ve yoksul görür, bayağı bulursun! 590
  • Allah, öyle bir kimyagerdir ki onun bir tesiriyle duman, yıldız haline gelmiştir...
  • Öyle bir görülmedik iksiri vardır ki karanlığı güneş haline getirmiştim.
  • Bir acayip sanatkârdır ki bir sanatıyla zühale bu kadar hassa vermiştir...
  • Artık sen öbür can yıldızlarıyla can incilerini de var, buna kıyas et!
  • Duygu gözü, güneşe zebundur; ilahi bir göz ara, ilahi bir göz bul da, 595
  • Onun bakışına karşı şimşekler saçan güneşin nurları zebun olsun!