English    Türkçe    فارسی   

4
580-604

  • Nihayet yine Allah tapısına yüz vurup ya Rabbi. O karaltıyı gider, yine ona nurunu ver demez misin? 580
  • Gece yarısı seni öldürmeye kalkışsalar ağlayıp yalvaracağım yahut aman dileyeceğim güneş nerede?
  • Hadiselerin çoğu da hep geceleyin olur... Hâlbuki geceleyin taptığın Allah ortada yoktur.
  • Allah’a gönül doğruluğu ile eğilirsen yıldızlardan kurtulur, Allah’a mahrem olursun!
  • Mahrem oldun mu sana ağız açar, sırları söylerim... Bu suretle gece yarısı bir güneş görürsün sen!
  • Onun, temiz ruhtan başka doğuşu... Yok doğmasında da geceyle gündüz farkı olamaz. 585
  • Gündüz, onun doğduğu zamana derler... Geceleyin doğdu, parladı mı ortada gece kalmaz.
  • Bu görünen güneş, o güneşin önünde adeta güneşe karşı zerre nasıl görünürse öyle görünür!
  • Âlemi aydınlatan, parlatan bu güneşin gözü, o güneşi görünce kamaşır şaşırır kalır!
  • Arşın nuruna... Arşın o sonsuz ve hadsiz ışığına karşı bu güneşi bir zerre gibi görürsün!
  • Göze Allah’tan bir kuvvet gelince zahiri güneşi hor ve yoksul görür, bayağı bulursun! 590
  • Allah, öyle bir kimyagerdir ki onun bir tesiriyle duman, yıldız haline gelmiştir...
  • Öyle bir görülmedik iksiri vardır ki karanlığı güneş haline getirmiştim.
  • Bir acayip sanatkârdır ki bir sanatıyla zühale bu kadar hassa vermiştir...
  • Artık sen öbür can yıldızlarıyla can incilerini de var, buna kıyas et!
  • Duygu gözü, güneşe zebundur; ilahi bir göz ara, ilahi bir göz bul da, 595
  • Onun bakışına karşı şimşekler saçan güneşin nurları zebun olsun!
  • O bakış nura mensuptur, bu bakış, nâra... Ateş, nura karşı adamakıllı kara görünür!
  • Allah sırrını kutlasın, Şeyh Abdullah-ı Mağribi’nin kerametleri
  • Şeyh Abdullah-ı Mağribi dedi ki: “Altmış yıldır ben gece nedir, görmedim.
  • Bu altmış yıl içinde ne gündüz, ne de gece... Hiçbir sebeple bir karanlığa düşmedim.”
  • Sofiler de şeyhin sözünün doğruluğunu söylemişler, demişlerdi ki: “Geceleri ardında giderdik.” 600
  • Dikenlerle, çukurlarla dolu olan çöllerde yürürdük... O, dolunay gibi önümüzde giderdi.
  • Yüzünü geriye çevirmeden gece vakti, “Dikkat edin, önünüzde çukur var, sola doğru yürüyün” derdi.
  • Bir an sonra da “Sağa gidin, ayağımızın altında diken var” diye seslenirdi.
  • Gündüz olur, biz ayağını öperdik... Görürdük ki ayakları gelin ayağı gibi!