English    Türkçe    فارسی   

4
615-639

  • Benim bu altınlarımı da alın da o altınlara ilave edin... Körlüğünüzü anlayın da o altınları katırın fercine sokun! 615
  • Katırın ferci, altın kilit vurulmaya layıktır... Aşığın altınıysa sapsarı yüzüdür!
  • O yüz, Allah’ın nazar ettiği yerdir... Hâlbuki altın madenine güneş nazar eder!
  • Maden güneş ışığının nazargâhıdır; âşığın yüzü hakikatlere sahip olan Allah’ın nazargâhıdır.
  • Şimdi de bana gelip çattınız, benim esirimsiniz ama yine benim sizi yakalamamdan korkun, canınızı siper edin!
  • Taneye kapılmış kuş dam üstündedir ama kanadı açık olduğu halde tuzağa tutulmuştur o! 620
  • Mademki gönlünü canla başla taneye verdi... Sen onu tutulmadan tutulmuş bil!
  • Taneye bakıp duruyor ya... Sen o bakışları, ayağına vurulan düğüm say!
  • Tane, sen şimdi bana hırsızlama bakıyorsun ama hele sabret; asıl ben seni çalıyorum;
  • O bakış, sonunda seni bana çekince anlarsın ki ben senden gafil değilim der!
  • Terazinin dirhemi baş yıkayacak kil olan aktarın kilini, aktar şeker tartarken kil yemeyi âdet edinmiş olan müşterinin gizlice ve hırsızlama çalması
  • Toprak yemeyi adet edinmiş olan birisi bir aktara gidip kelle şekeri almak istedi. 625
  • O hilebaz ve gönlü bozuk aktarın terazisinde dirhem ve taş yerine toprak vardı.
  • Dedi ki: Benim terazimin dirhemi topraktır. Şeker almaya niyetin varsa sabret de dirhem bulayım.
  • Adam “Mühim bir işim var, şeker almam lazım... Dirhemin ne olursa olsun, zararı yok” dedi.
  • Kendi kendisine de “Toprak yemeyi adet edinen kişiye taş nedir ki? Toprak altından daha iyi!
  • Hani o kılavuz kadın gibi... Oğlum, pek güzel bir kız buldum. 630
  • Pek güzel ama ondan başka bir şey daha var: o namuslu kız, helvacı kızı demiş de,
  • Evlenecek adam böyle olması daha iyi ya... Helvacının kızı daha yağlı, daha tatlı olur demiş!
  • Onun gibi senin de taş dirhemin yok da taş yerine toprak kullanıyorsan daha iyi ya... Toprak benim gönlümün istediği meyve!” diyordu.
  • Aktar, terazisinin dirhem gözüne dirhem vazifesini gören taş yerine toprak parçasını koydu.
  • Öbür gözüne koymak üzere de o toprağın ağırlığınca şeker kırmaya koyuldu. 635
  • Şekeri kesip kıracak bir aleti olmadığı için biraz gecikti, müşteriyi de orada bıraktı.
  • Aktarın yüzü öbür yanaydı... Toprak yemeyi adet edinmiş olan müşteri, dayanamadı... Gizlice ve güya aktara göstermeden toprağı koparıp yemeye başladı.
  • Ansızın döner de beni görüverir diye de korkmaktaydı.
  • Aktar, bunu gördü... Gördü ama kendisini meşgul gösterdi. Diyordu ki: “A sararmış suratlı, hadi biraz daha fazla çal!