Ey altını seçen, onu seven, onun için Allah mahşer gününde bu yeryüzünü gümüşten halk edecektir.
حق برای آن کند ای زرگزین ** روز محشر این زمین را نقره گین
Biz altına aldırış bile etmeyiz... Sanatlarımız çok bizim; bütün yeryüzündekileri altın haline getiririz biz!
فارغیم از زر که ما بس پر فنیم ** خاکیان را سر به سر زرین کنیم
Sizden altın mı isteriz biz? Biz sizi kimyager yaparız.
از شما کی کدیهی زر میکنیم ** ما شما را کیمیاگر میکنیم
Sebe mülkü bile olsa vazgeçin o dünya mülkünden... Suyun toprağın dışında nice mülkler var!660
ترک آن گیرید گر ملک سباست ** که برون آب و گل بس ملکهاست
Senin taht dediğin şey, tahtadan yapılma tuzaktır... Konduğun yeri başköşe sanmışsın ama kapıda kala kalmışsın!
تختهبندست آن که تختش خواندهای ** صدر پنداری و بر در ماندهای
Sen daha kendi sakalına hüküm yürütemiyor, ona bile padişahlık edemiyorsun; artık nasıl olurda iyiye, kötüye padişahlık yapmaya, hüküm yürütmeye kalkışırsın?
پادشاهی نیستت بر ریش خود ** پادشاهی چون کنی بر نیک و بد
İstemediğin halde sakalın ağarıyor... gayri ey eğri ümitli, sakalından utan!
بیمراد تو شود ریشت سپید ** شرم دار از ریش خود ای کژ امید
Asıl o Allah mülk ve saltanat sahibindir, kendisine baş eğene bu topraktan yaratılan dünya şöyle dursun, yüzlerce mülk, yüzlerce saltanat ihsan eder.
مالک الملک است هر کش سر نهد ** بیجهان خاک صد ملکش دهد
Fakat Allah tapısında bir secde, sana iki yüz devlet ve saltanattan daha hoş gelir.665
لیک ذوق سجدهای پیش خدا ** خوشتر آید از دو صد دولت ترا
Ben ne mal isterim, ne mülk... Ne devlet isterim, ne saltanat... Bana o secde devletini ihsan et, yeter diye ağlayıp sızlanmaya başlarsın!
پس بنالی که نخواهم ملکها ** ملک آن سجده مسلم کن مرا
Cihan padişahları, kötülüklerinden dolayı kulluk şarabından bir koku bile almamışlar.
پادشاهان جهان از بدرگی ** بو نبردند از شراب بندگی
Yoksa onlar da Edhem gibi, hemencecik coşarlar, sarhoş olurlar, dünya saltanatını vurup kırarlardı!
ورنه ادهموار سرگردان و دنگ ** ملک را برهم زدندی بیدرنگ
Fakat Allah, bu âlem dursun, mamur olsun diye gözlerini ağızlarını kapamıştır.
لیک حق بهر ثبات این جهان ** مهرشان بنهاد بر چشم و دهان
Bu suretle de onlara taht ve taç tatlı gelir, âlemdeki halktan haraç alalım derler...670
تا شود شیرین بریشان تخت و تاج ** که ستانیم از جهانداران خراج
Fakat haraç ala ala kum gibi altın yığsın yine ölür, geberirsin, onlar senden arta kalır!
از خراج ار جمع آری زر چو ریگ ** آخر آن از تو بماند مردریگ
Mal, mülk, devlet ve altın, canına yoldaş olmaz... Sen altın ver de görüşünün kuvvetlenmesi için sürme al!
همره جانت نگردد ملک و زر ** زر بده سرمه ستان بهر نظر
Bu sürmeyi çek de şu âlemin daracık bir kuyu olduğunu gör; Yusufcasına ipe el at!
تا ببینی کین جهان چاهیست تنگ ** یوسفانه آن رسن آری به چنگ
Kuyudan çıkıp dama yücelince görenler, müjde, işte bize bir köle desinler!
تا بگوید چون ز چاه آیی به بام ** جان که یا بشرای هذا لی غلام
Kuyuda göz, akisler yapar, insana hayaller görünür... Onların en bayağısı şudur: Taş altın şeklinde görünür!675
هست در چاه انعکاسات نظر ** کمترین آنک نماید سنگ زر
Oyun zamanı çocuklarda kızışırlar... O taş topaç kırıklarını altın ve mal görürler ya.
وقت بازی کودکان را ز اختلال ** مینماید آن خزفها زر و مال
Fakat Allah arifleri kimyager olmuşlardır da onlara madenler bile değersiz görünür artık!
عارفانش کیمیاگر گشتهاند ** تا که شد کانها بر ایشان نژند
Dervişin, şeyhleri rüyada görüp kazanmaya uğraşmadan ve ibadetten kalmadan helâl bir rızık dilemesi, onlarında onu irşâd etmeleri, dağdaki acı ve ekşi meyvelerin, şeyhlerin himmetiyle dervişe tatlı gelmesi
دیدن درویش جماعت مشایخ را در خواب و درخواست کردن روزی حلال بیمشغول شدن به کسب و از عبادت ماندن و ارشاد ایشان او را و میوههای تلخ و ترش کوهی بر وی شیرین شدن به داد آن مشایخ
Dervişin biri hikâye etti: Ben rüyada Hızır’a mensup olan erenleri gördüm.
آن یکی درویش گفت اندر سمر ** خضریان را من بدیدم خواب در
Onlara: “Helâl olan ve hiç vebali bulunmayan rızkı nereden elde edeyim?” dedim.
گفتم ایشان را که روزی حلال ** از کجا نوشم که نبود آن وبال