English    Türkçe    فارسی   

4
939-963

  • Fakat Hatîme gelince kulağıma havadan sesler gelmeye başladı.
  • Gökten gelen o sesleri duyunca çocuğu oraya bıraktım... 940
  • Bu sözleri kim söylüyor, göreyim dedim... Çünkü pek lâtif, pek güzel bir sesti o.
  • Ne etrafımda kimseyi gördüm, ne de bir an o ses kesildi.
  • Şaşırıp kaldım, şaşkınlıkla şuraya buraya giderken bir de baktım ki çocuk, koyduğum yerde yok... Eyvahlar olsun, yazık oldu bana!”
  • İhtiyar, “Meraklanma, kederlenme... Ben sana bir padişah göstereyim.
  • O sana çocuğun ne olduğunu, nereye gittiğini, nerede bulunduğunu söyler” dedi. 945
  • Halime, canım feda olsun sana ey güzel yüzlü, tatlı sözlü ihtiyar!
  • Hadi, hemen bana o yüce bakışlı padişahı göster de çocuğun halinden haber alayım, dedi.
  • İhtiyar, Halime’yi Uzza’nın yanına götürdü... Dedi ki: “Bu put, kayıpları haber vermede tecrübe edilmiştir.
  • Biz, ona tapı kılarak vardık mı binlerce kaybımızı bulmuştur.”
  • İhtiyar, puta secde edip derhal “Ey Arabın velinimeti, ey cömertlik denizi! 950
  • Ey uzza! Sen bize nice lütuflarda bulundun da biz tuzaklardan kurtulduk.
  • Lütufların yüzünden Arap’ta hakkın var... Arab’ın sana ram olması farz olmuştur.
  • Sad kabilesinden olan Halime, derdine derman olacağını umarak senin gölgene gelip sığındı.
  • Onun bir küçük çocuğu kaybolmuş... Adı Muhammed’miş!” dedi.
  • Arap, Muhammed der demez derhal bütün putlar yere kapandılar, secde ettiler. 955
  • “A ihtiyar, Muhammed’i ne çeşit arayış bu? Biz onun yüzünden işten kalacak, hor hakir olacağız!
  • Biz onun yüzünden yüz üstü düşeceğiz, taşlanacağız... Onun yüzünden kârımıza kesat gelecek, ayarımız mahvolacak!
  • Fetret zamanında hevâ ve heves ehlinin arada bir bizden gördükleri o hayaller,
  • Onun devri gelince yok olacak... Su görününce teyemmümün hükmü kalmayacak!
  • A ihtiyar, uzaklaş bizden sınama ateşini alevlendirme; Ahmed’in kıskançlığıyla bizi yakma! 960
  • Allah aşkına uzaklaş ey ihtiyar... Uzaklaş da takdir ateşi, seni de bizimle beraber yakmasın!
  • Biliyor musun ki bu, âdeta ejderhanın kuyruğunu sıkmaktır... hiç biliyor musun, bu ne çeşit haber getiriştir?
  • Bu haberden denizin de yüreği coşar, madenin de... Bu haberden yedi kat gök bile tir tir titrer!” dediler.