English    Türkçe    فارسی   

4
949-973

  • Biz, ona tapı kılarak vardık mı binlerce kaybımızı bulmuştur.”
  • İhtiyar, puta secde edip derhal “Ey Arabın velinimeti, ey cömertlik denizi! 950
  • Ey uzza! Sen bize nice lütuflarda bulundun da biz tuzaklardan kurtulduk.
  • Lütufların yüzünden Arap’ta hakkın var... Arab’ın sana ram olması farz olmuştur.
  • Sad kabilesinden olan Halime, derdine derman olacağını umarak senin gölgene gelip sığındı.
  • Onun bir küçük çocuğu kaybolmuş... Adı Muhammed’miş!” dedi.
  • Arap, Muhammed der demez derhal bütün putlar yere kapandılar, secde ettiler. 955
  • “A ihtiyar, Muhammed’i ne çeşit arayış bu? Biz onun yüzünden işten kalacak, hor hakir olacağız!
  • Biz onun yüzünden yüz üstü düşeceğiz, taşlanacağız... Onun yüzünden kârımıza kesat gelecek, ayarımız mahvolacak!
  • Fetret zamanında hevâ ve heves ehlinin arada bir bizden gördükleri o hayaller,
  • Onun devri gelince yok olacak... Su görününce teyemmümün hükmü kalmayacak!
  • A ihtiyar, uzaklaş bizden sınama ateşini alevlendirme; Ahmed’in kıskançlığıyla bizi yakma! 960
  • Allah aşkına uzaklaş ey ihtiyar... Uzaklaş da takdir ateşi, seni de bizimle beraber yakmasın!
  • Biliyor musun ki bu, âdeta ejderhanın kuyruğunu sıkmaktır... hiç biliyor musun, bu ne çeşit haber getiriştir?
  • Bu haberden denizin de yüreği coşar, madenin de... Bu haberden yedi kat gök bile tir tir titrer!” dediler.
  • O güngörmüş, yaş yaşamış ihtiyar, taşlardan bu sözleri duyunca sopasını yere attı.
  • Titremeye başladı... o seslerden korkmuştu; dişleri takır takır birbirine vuruyordu. 965
  • Kışın çıplak adamın titremesi gibi titremekte “Eyvahlar olsun, helâk olduk” demekteydi.
  • Halime ihtiyarın bu halini görünce büsbütün şaşırdı, ne yapacağını unuttu.
  • Dedi ki: “A ihtiyar, ben de mihnetteyim ama şimdi temelli şaşırdım kaldım!
  • An olur rüzgâr bana hatiplik eder, zaman gelir taşlar edep öğretir!
  • Rüzgâr, bana söz söyler... Taş ve dağ, eşyanın hakikatini anlatır! 970
  • Gâh olur gayb erleri, gökyüzünün yeşil kanatlı melekleri çocuğumu kaparlar!
  • Kime ağlayıp sızlanayım... Kime şikâyet edeyim? Yüzlerce gönülle sevdalara kapılanlara döndüm şimdi.
  • O çocuğun gayreti, gayb sırlarını söyletmiyor, ağzımı yumuyor benim... Şu kadar söyleyeyim: Çocuğum kayboldu!