Uykulu göz, hayalden ve yoktan başka ne görebilir ki?
دیدهای که اندر نعاسی شد پدید ** کی تواند جز خیال و نیست دید
Hasılı, azgınlıkla başımız dönmüş, şaşırıp kalmışız. Hakikat gizli olduğundan hayal meydana çıkmış.
لاجرم سرگشته گشتیم از ضلال ** چون حقیقت شد نهان پیدا خیال
Bu yoku nasıl da gözümüzün önüne dikti? O hakikat, gözden nasıl oldu da gizlendi? 1035
این عدم را چون نشاند اندر نظر ** چون نهان کرد آن حقیقت از بصر
Aferin ey büyüler yapan üstat! Senden çekinenlere tortulu suyu saf gösterdin!
آفرین ای اوستاد سحرباف ** که نمودی معرضان را درد صاف
Büyücüler pazardakilerin gözleri önünde ay ışığını ölçüp biçerler de para alırlar, kar ederler.
ساحران مهتاب پیمایند زود ** پیش بازرگان و زر گیرند سود
Bu ölçüp biçmeyle para kazanırlar. Halbuki alıcının elinden para da çıkar, kumaşı da kaybeder.
سیم بربایند زین گون پیچ پیچ ** سیم از کف رفته و کرباس هیچ
Bu alemde büyücüdür. Biz, onda ticaret ediyoruz, ondan ölçülüp biçilen ay ışığını alıyoruz.
این جهان جادوست ما آن تاجریم ** که ازو مهتاب پیموده خریم
O, büyücü gibi acele,acele beş yüz arşın ay ışığı ölçer.1040
گز کند کرباس پانصد گز شتاب ** ساحرانه او ز نور ماهتاب
Fakat ey tutsak, ömrünün parasını aldın mıydı paradan da olursun, eline kumaş da geçmez, kesen de bomboş kalır.
چون ستد او سیم عمرت ای رهی ** سیم شد کرباس نی کیسه تهی
Sana “kul eüzü” yü okumak, ey tek Tanrı, lütfet, beni bu üfürüklerden koru, feryat bu düğümlerden!
قل اعوذت خواند باید کای احد ** هین ز نفاثات افغان وز عقد
O büyücü karılar düğümlere üfürürler. Onların şerrinden sana sığınırım ey imdada yetişen Tanrı, medet demek gerekir.
میدمند اندر گره آن ساحرات ** الغیاث المستغاث از برد و مات
Fakat azizim, bunu işinin, gücünün diliyle de okumalısın. Söz dili gevşektir.
لیک بر خوان از زبان فعل نیز ** که زبان قول سستست ای عزیز
Zamanede sana üç yoldaş vardır. Biri vefakardır ikisi gaddar. 1045
در زمانه مر ترا سه همرهاند ** آن یکی وافی و این دو غدرمند
Biri dostlarındır, öbürü malın mülkün. Üçüncüsüyse iyi işlerdir ve bu vefalıdır.
آن یکی یاران و دیگر رخت و مال ** وآن سوم وافیست و آن حسن الفعال
Mal seninle beraber gelmez, evden dışarı bile çıkmaz. Dost gelir, gelir ama mezar başına kadar.
مال ناید با تو بیرون از قصور ** یار آید لیک آید تا به گور
Ölüm günüde dost, sana hal diliyle der ki:
چون ترا روز اجل آید به پیش ** یار گوید از زبان حال خویش
Sana buraya kadar yoldaşım, bundan öteye gidemem. Mezarının başında bir zamancağız dururum.
تا بدینجا بیش همره نیستم ** بر سر گورت زمانی بیستم
Fakat yaptığın işler vefakardır; onlara sarıl ki onlar; mezarın içine kadar seninle gelirler.1050
فعل تو وافیست زو کن ملتحد ** که در آید با تو در قعر لحد
Mustafa aleyhisselam’ın “Sana, seninle beraber mezara gömülecek bir eş, bir arkadaş lazım. Sen, onunla gömülürsün, sen ölüsün ama o diridir. İyi ise sana iyilikte bulunur, kötüyse senden kurtuluşu giderir.Bu eş, bu arkadaş, senin yaptığın işlerdir. Elinden geldiği kadar işlerini iyileştir, iyi amelde bulun” hadisinin tefsiri. Tanrı elçisi doğru demiştir.
در تفسیر قول مصطفی علیهالسلام لا بد من قرین یدفن معک و هو حی و تدفن معه و انت میت ان کان کریما اکرمک و ان کان لیما اسلمک و ذلک القرین عملک فاصلحه ما استطعت صدق رسولالله
Peygamber dedi ki: Bu yol için amelden daha vefalı bir arkadaş, bir yoldaş yoktur.
پس پیمبر گفت بهر این طریق ** باوفاتر از عمل نبود رفیق
Amelin, iyiyse sana ebediyen dost olur. Kötüyse mezarında yılan kesilir.
گر بود نیکو ابد یارت شود ** ور بود بد در لحد مارت شود
Babam, doğruluk yolundaki bu amel, bu kazanç, nasıl olur da üstatsız elde edilebilir?
این عمل وین کسب در راه سداد ** کی توان کرد ای پدر بیاوستاد
Alemde en aşağılık sanat bile hiç üstatsız elde edilebilir mi?
دونترین کسبی که در عالم رود ** هیچ بیارشاد استادی بود
Her sanatın önü bilgidir, ondan sonra amel gelir. Bu suretle de amel, bir müddet mühletten, yahut ecelden sonra gayda verir. 1055
اولش علمست آنگاهی عمل ** تا دهد بر بعد مهلت یا اجل
Ey akıl sahibi, sanata çalış, fakat o sanatı, ehil olan kerem sahibi ve temiz bir kişiden öğren.
استعینوا فیالحرف یا ذا النهی ** من کریم صالح من اهلها
Kardeş, inciyi sedefin içinde ara, sanatı da sanat ehlinden iste.
اطلب الدر اخی وسط الصدف ** واطلب الفن من ارباب الحرف