Birisi, müftüden gizlice sordu: Bir adam namazda feryat ederek ağlarsa,1265
آن یکی پرسید از مفتی به راز ** گر کسی گرید به نوحه در نماز
Acaba namazı bozulur mu, bozulmaz mı, namaz da ağlamak caiz midir?
آن نماز او عجب باطل شود ** یا نمازش جایز و کامل بود
Müftü dedi ki: Gözyaşı denilen o yaş niçin aktı? O, ne gördü, neden ağladı? Önce buna dikkat etmek gerek.
گفت آب دیده نامش بهر چیست ** بنگری تا که چه دید او و گریست
Acaba gizlice ne gördü de o gözyaşı çeşmesi aktı?
آب دیده تا چه دید او از نهان ** تا بدان شد او ز چشمهی خود روان
Eğer yalvarıp yakaran kişi, o alemi gördüyse ağlayışı ile namazı daha makbul bir hale gelir.
آن جهان گر دیده است آن پر نیاز ** رونقی یابد ز نوحه آن نماز
Yok, o ağlayış, o yaş, beden zahmetindense ip de kırıldı iğne de.1270
ور ز رنج تن بد آن گریه و ز سوک ** ریسمان بسکست و هم بشکست دوک
Bir mürit, şeyhin huzuruna geldi. Pir, ihtiyar demek olan bu şeyh söziyle yaşça ihtiyar olan değil, akıl ve marifet bakımından tecrübe sahibi bulunanı kasdediyorum. İsa aleyhisselam da beşikte çocuktur, Yahya aleyhisselam da çocuk mektebine gider ama ikisi de pirdir, peygamberdir, mürit, şeyhini ağlar buldu. Onu görüp ona uydu, o da ağlamaya koyuldu. İş bitip dışarı çıkınca şeyhin halini daha iyi bilen başka bir mürit, gayrete gelip hemen arkasından koştu, ona yetişti. Dedi ki: Kardeş, bak, sana söyliyim: Tanrı hakkı için şeyh alıyordu, ben de ağladım diye aklına bir şey getirme ve böyle bir söz söyleme. Otuz yıl riyasız riyazat çekmek, tehlikeleri atlatmak, ejderhalarla dolu denizleri, aslan ve kaplarla dolu yüce dağları aşmak gerektir ki şeyhin ağlayışına sahip olasın; yahut da bütün bunlarla beraber yine o ağlayışa sahip olmazsın, bu da var. O makama erişebilirsen “Yeryüzü bana gösterildi” diye çok şükür etmen gerek.
مریدی در آمد به خدمت شیخ و ازین شیخ پیر سن نمیخواهم بلک پیرعقل و معرفت و اگر چه عیسیست علیهالسلام در گهواره و یحیی است علیهالسلام در مکتب کودکان مریدی شیخ را گریان دید او نیز موافقت کرد و گریست چون فارغ شد و به در آمد مریدی دیگر کی از حال شیخ واقفتر بود از سر غیرت در عقب او تیز بیرون آمد گفتش ای برادر من ترا گفته باشم الله الله تا نیندیشی و نگویی کی شیخ میگریست و من نیز میگریستم کی سی سال ریاضت بیریا باید کرد و از عقبات و دریاهای پر نهنگ و کوههای بلند پر شیر و پلنگ میباید گذشت تا بدان گریهی شیخ رسی یا نرسی اگر رسی شکر زویت لی الارض گویی بسیار
Bir mürit pirinin huzuruna vardı. Pir, hay hayla ağlıyordu.
یک مریدی اندر آمد پیش پیر ** پیر اندر گریه بود و در نفیر
Mürit şeyhi ağlıyor görünce o da ağlamaya koyuldu, gözünden yaşlar akmaya başladı.
شیخ را چون دید گریان آن مرید ** گشت گریان آب از چشمش دوید
Kulağı duyan bir dost bir dosta latife etti mi bir kere güler, sağır iki kere.
گوشور یکبار خندد کر دو بار ** چونک لاغ املی کند یاری بیار
Birinci gülüşü halkı güler görerek taklitle gülmektir.
بار اول از ره تقلید و سوم ** که همیبیند که میخندند قوم
Onlar gibi o da güler, güler ama öbür gülenlerin halinden haberi yoktur.1275
کر بخندد همچو ایشان آن زمان ** بیخبر از حالت خندندگان
Neden güldünüz diye sorar, anlayınca ikinci defa gülmeye başlar.
باز وا پرسد که خنده بر چه بود ** پس دوم کرت بخندد چون شنود
Mukallit de kendisindeki neşeyle aynen sağıra benzer.
پس مقلد نیز مانند کرست ** اندر آن شادی که او را در سرست
Şeyhin ışığı vurur, meşrebi akseder, müritlere bir neşe feyzidir gelir. Fakat bu feyiz müritlerden değildir, şeyhtendir.
پرتو شیخ آمد و منهل ز شیخ ** فیض شادی نه از مریدان بل ز شیخ
Bu hal, suda duran sepete, cama vuran ışığa benzer. Bu hali, kendilerinden bilirlerse noksanlıktır.
چون سبد در آب و نوری بر زجاج ** گر ز خود دانند آن باشد خداج
Irmaktan çıkarıldı mı o inatçı, ondaki suyun, dereden olduğunu anlar bilir. 1280
چون جدا گردد ز جو داند عنود ** که اندرو آن آب خوش از جوی بود
Cam da, ay batınca o ışığın, aydın aydan olduğunu anlar.
آبگینه هم بداند از غروب ** که آن لمع بود از مه تابان خوب
“Kalk” emri, gözünü açtı mı seher gibi ikinci defa güler.
چونک چشمش را گشاید امر قم ** پس بخندد چون سحر بار دوم
Bu sefer o taklit alemindeki gülüşüne güleceği gelir, tatlı tatlı güler.
خندهش آید هم بر آن خندهی خودش ** که در آن تقلید بر میآمدش
Der ki: Bunca uzun ve uzak yollardan geldim. Hakikat, hep bu hakikatmış, sırlar; hep bu sırlar.
گوید از چندین ره دور و دراز ** کین حقیقت بود و این اسرار و راز
Ben o vadide kendimden uzak olarak neşeleniyor, körlüğümden, hamlığımdan, 1285
من در آن وادی چگونه خود ز دور ** شادیی میکردم از عمیا و شور
Ne hayaller kuruyordum, halbuki ne umuyordum ne çıktı? Ters anlayışım, meğer bana ters ve yanlış suretler gösteriyormuş.
من چه میبستم خیال و آن چه بود ** درک سستم سست نقشی مینمود
Yolda emekleyen çocukta erlerin düşüncesi nerede? Nerede onun hayali? Nerede dosdoğru hakikat?
طفل راه را فکرت مردان کجاست ** کو خیال او و کو تحقیق راست
Çocukların düşünceleri ya dadıdır, ya süt. Ya kuru üzümdür, cevizdir yahut da bağırıp ağlama.
فکر طفلان دایه باشد یا که شیر ** یا مویز و جوز یا گریه و نفیر
O mukallit de illetli bir çocuğa benzer. İnce bahislere girişir, deliller getirir ama aldırma.
آن مقلد هست چون طفل علیل ** گر چه دارد بحث باریک و دلیل