English    Türkçe    فارسی   

5
1280-1304

  • Irmaktan çıkarıldı mı o inatçı, ondaki suyun, dereden olduğunu anlar bilir. 1280
  • Cam da, ay batınca o ışığın, aydın aydan olduğunu anlar.
  • “Kalk” emri, gözünü açtı mı seher gibi ikinci defa güler.
  • Bu sefer o taklit alemindeki gülüşüne güleceği gelir, tatlı tatlı güler.
  • Der ki: Bunca uzun ve uzak yollardan geldim. Hakikat, hep bu hakikatmış, sırlar; hep bu sırlar.
  • Ben o vadide kendimden uzak olarak neşeleniyor, körlüğümden, hamlığımdan, 1285
  • Ne hayaller kuruyordum, halbuki ne umuyordum ne çıktı? Ters anlayışım, meğer bana ters ve yanlış suretler gösteriyormuş.
  • Yolda emekleyen çocukta erlerin düşüncesi nerede? Nerede onun hayali? Nerede dosdoğru hakikat?
  • Çocukların düşünceleri ya dadıdır, ya süt. Ya kuru üzümdür, cevizdir yahut da bağırıp ağlama.
  • O mukallit de illetli bir çocuğa benzer. İnce bahislere girişir, deliller getirir ama aldırma.
  • Delil bulmada ki, müşkül işleri halletmedeki o derinleşme, onu basiretten alır. 1290
  • Sırrının sürmesi olan hakikati bırakmıştır da müşkül şeyleri söylemeye girişmiştir.
  • Ey mukallit, Buhara’dan dön de horluğa doğru yürü, ancak bu suretle aslan bir er olabilirsin.
  • Nihayette kendi içinde başka bir Buhara görürsün ki saflar yaran erler bile onun meclisinde kendilerinden geçmiş, bir şey anlamaz bir hale girmişlerdir.
  • Çavuş, gerçi yeryüzünde pek çevik pek çabuk gider. Gider ama denize varınca damarı kopar.
  • O, ancak karada “Onları yüklendik” sırrına mazhardır. Asıl adam, yükleri denizde yüklenendir. 1295
  • Koş ey vehme, surete kapılmış adam, padişahında bir çok ihsan ve lütufları vardır.
  • O saf ve bön mürit de, o azize uydu da taklitle ağlamaya koyuldu.
  • O mukallit de sağır adam gibi ağlayanı gördü, sebebinden haberi olmaksızın ağlamaya başladı.
  • Bir hayli ağlayıp, tapı kılarak dışarı çıkınca başka bir hararetli ve has mürit, ardına düşüp ona yetişti.
  • Dedi ki: Ey bulut gibi habersiz ağlayan, bakışı ile adamı adam eden şeyhin ağlamasına uyup hiçbir şeyden haberi olmaksızın ağlamaya koyulan! 1300
  • Ey vefalı mürit, Tanrı hakkı için, Tanrı hakkı için kendine gel. Gerçi taklitten de faydalanırsın ama,
  • O padişahı ağlıyor gördüm de ben de onun gibi ağladım demek şartı ile. Çünkü bu söz münkirliktir.
  • Bilgisizlik taklit ve zan ile dolu olan ağlayış, o inanılan kişinin ağlayışına benzemez.
  • Sen bu ağlayışı o ağlayışa kıyas etme. Bu ağlayıştan o ağlayışa uzun bir yol var.