Nihayette kendi içinde başka bir Buhara görürsün ki saflar yaran erler bile onun meclisinde kendilerinden geçmiş, bir şey anlamaz bir hale girmişlerdir.
تا بخارای دگر بینی درون ** صفدران در محفلش لا یفقهون
Çavuş, gerçi yeryüzünde pek çevik pek çabuk gider. Gider ama denize varınca damarı kopar.
پیک اگر چه در زمین چابکتگیست ** چون به دریا رفت بسکسته رگیست
O, ancak karada “Onları yüklendik” sırrına mazhardır. Asıl adam, yükleri denizde yüklenendir. 1295
او حملناهم بود فیالبر و بس ** آنک محمولست در بحر اوست کس
Koş ey vehme, surete kapılmış adam, padişahında bir çok ihsan ve lütufları vardır.
بخشش بسیار دارد شه بدو ** ای شده در وهم و تصویری گرو
O saf ve bön mürit de, o azize uydu da taklitle ağlamaya koyuldu.
آن مرید ساده از تقلید نیز ** گریهای میکرد وفق آن عزیز
O mukallit de sağır adam gibi ağlayanı gördü, sebebinden haberi olmaksızın ağlamaya başladı.
او مقلدوار همچون مرد کر ** گریه میدید و ز موجب بیخبر
Bir hayli ağlayıp, tapı kılarak dışarı çıkınca başka bir hararetli ve has mürit, ardına düşüp ona yetişti.
چون بسی بگریست خدمت کرد و رفت ** از پیش آمد مرید خاص تفت
Dedi ki: Ey bulut gibi habersiz ağlayan, bakışı ile adamı adam eden şeyhin ağlamasına uyup hiçbir şeyden haberi olmaksızın ağlamaya koyulan! 1300
گفت ای گریان چو ابر بیخبر ** بر وفاق گریهی شیخ نظر
Ey vefalı mürit, Tanrı hakkı için, Tanrı hakkı için kendine gel. Gerçi taklitten de faydalanırsın ama,
الله الله الله ای وافی مرید ** گر چه درتقلید هستی مستفید
O padişahı ağlıyor gördüm de ben de onun gibi ağladım demek şartı ile. Çünkü bu söz münkirliktir.
تا نگویی دیدم آن شه میگریست ** من چو او بگریستم که آن منکریست
Bilgisizlik taklit ve zan ile dolu olan ağlayış, o inanılan kişinin ağlayışına benzemez.
گریهی پر جهل و پر تقلید و ظن ** نیست همچون گریهی آن متمن
Sen bu ağlayışı o ağlayışa kıyas etme. Bu ağlayıştan o ağlayışa uzun bir yol var.
تو قیاس گریه بر گریه مساز ** هست زین گریه بدان راه دراز
O ağlayış, tam otuz yıl savaştan sonra elde edilir. Akıl, o makama yaramaz. 1305
هست آن از بعد سیساله جهاد ** عقل آنجا هیچ نتواند فتاد
Akılla o makam arasında yüz konak var. Akıl, o durağı bilemez bilir sanma.
هست زان سوی خرد صد مرحله ** عقل را واقف مدان زان قافله
Onun ağlayışı, ne gamdandır, ne ferahtan. Güzelliğin ta kendisi olan ağlayışı ruh bilir.
گریهی او نه از غمست و نه از فرح ** روح داند گریهی عین الملح
Onun ağlayışı da o yandandır, gülüşü de. Aklın vehmettiği şeylerden dışarıdır o.
گریهی او خندهی او آن سریست ** زانچ وهم عقل باشد آن بریست
Onun gözyaşı, gözüne benzer. Görmeyen göz nasıl olur da gören göze benzer.
آب دیدهی او چو دیدهی او بود ** دیدهی نادیده دیده کی شود
Onun gördüğünü ellemeye imkan yoktur, ne akıl kıyası ile bilinir, ne duygu yolu ile!1310
آنچ او بیند نتان کردن مساس ** نه از قیاس عقل و نه از راه حواس
Gece, ta uzaktan nuru gördü mü kaçar. Şu halde gece karanlığı, nurun halini nasıl bilir?
شب گریزد چونک نور آید ز دور ** پس چه داند ظلمت شب حال نور
Sinek, rüzgardan kaçar. Artık nasıl olur da rüzgarların zevkini tadabilir?
پشه بگریزد ز باد با دها ** پس چه داند پشه ذوق بادها
Önü olmayan geldi mi sonradan olan, abes olur. Şu halde önü olmayan, sonradan olanı nereden bilecek?
چون قدیم آید حدث گردد عبث ** پس کجا داند قدیمی را حدث
Önü olmayan sonradan olan şeye aksetti mi onu hayran eder. Onu yok etti mi de kendi rengine boyar.
بر حدث چون زد قدم دنگش کند ** چونک کردش نیست همرنگش کند
Dilersen yüzlerce benzerini bulabilirsin. Fakat benim için lüzum yok o yoksul: 1315
گر بخواهی تو بیایی صد نظیر ** لیک من پروا ندارم ای فقیر
Bu “Elif lâm mim ve Hâ mim” bu harfler tıpkı Musa’nın asasına benzer.
این الم و حم این حروف ** چون عصای موسی آمد در وقوف
Harfler de görünüşte bu harflere benzerler. Fakat bunların vasıflarından değillerdir.
حرفها ماند بدین حرف از برون ** لیک باشد در صفات این زبون