English    Türkçe    فارسی   

5
1375-1399

  • Şu halde nikah Lâhavle okumaya benzer. Oku, yani bir kadın nikahla da şehvet, seni belaya düşürmesin. 1375
  • پس نکاح آمد چو لاحول و لا  ** تا که دیوت نفکند اندر بلا 
  • Madem ki, yemeye içmeye hırsın var, çabuk bir kadın al evlen. Yoksa bil ki kedi gelir yağlı kuyruğu kapar.
  • چون حریص خوردنی زن خواه زود  ** ورنه آمد گربه و دنبه ربود 
  • Sıçrayan eşeğin sırtına taş yükü vur, o kaçmadan, sıçramadan önce sırtına yükü yükle.
  • بار سنگی بر خری که می‌جهد  ** زود بر نه پیش از آن کو بر نهد 
  • Ateşin ne yaptığını bilmezsin, savul oradan. Bu çeşit bilginle ateşin çevresinde dönüp dolaşma.
  • فعل آتش را نمی‌دانی تو برد  ** گرد آتش با چنین دانش مگرد 
  • Ateşe çömleği koyup çorba pişirmeyi bilmiyorsan bil ki ne çömlek kalır, ne çorba.
  • علم دیگ و آتش ار نبود ترا  ** از شرر نه دیگ ماند نه ابا 
  • Su hazır olmalı, ahçılığı da bilmelisin ki o tenceredeki çorba, dökülmeden, bozulmadan pişsin. 1380
  • آب حاضر باید و فرهنگ نیز  ** تا پزد آب دیگ سالم در ازیز 
  • Demircilik sanatını bilmiyorsan demirci ocağından geçerken sakalını bıyığını yakarsın.
  • چون ندانی دانش آهنگری  ** ریش و مو سوزد چو آنجا بگذری 
  • Kadın kapıyı kapadı, sevine, sevine eşeği kendisine çekti, cezasını da tattı ya!
  • در فرو بست آن زن و خر را کشید  ** شادمانه لاجرم کیفر چشید 
  • Eşeği çeke, çeke ahırın ortasına getirdi. O erkek eşeğin altına yattı.
  • در میان خانه آوردش کشان  ** خفت اندر زیر آن نر خر ستان 
  • O kahpe de muradına ermek üzere halayığın yattığını gördüğü sekiye yatmıştı.
  • هم بر آن کرسی که دید او از کنیز  ** تا رسد در کام خود آن قحبه نیز 
  • Eşek ayağını kaldırıp aletini daldırdı. Eşeğin aletinden kadının içine bir ateştir düştü. 1385
  • پا بر آورد و خر اندر ویی سپوخت  ** آتشی از کیر خر در وی فروخت 
  • Alışmış eşek kadına abandı, aletini ta hayalarına kadar sokar sokmaz kadın da geberdi.
  • خر مدب گشته در خاتون فشرد  ** تا بخایه در زمان خاتون بمرد 
  • Eşeğin aletinin hızından ciğeri parçalandı, damarları koptu birbirinden ayrıldı.
  • بر درید از زخم کیر خر جگر  ** روده‌ها بسکسته شد از همدگر 
  • Soluk bile alamadan derhal can verdi. Seki bir yana düştü o bir yana.
  • دم نزد در حال آن زن جان بداد  ** کرسی از یک‌سو زن از یک‌سو فتاد 
  • Ahırın içi kanla doldu, kadın baş aşağı yıkıldı, öldü. Kötü bir ölüm, kadının canını aldı.
  • صحن خانه پر ز خون شد زن نگون  ** مرد او و برد جان ریب المنون 
  • Kötü ölüm, yüzlerce rezillikle gelip çattı babacığım. Sen hiç eşeğin aletinden şehit olmuş insan gördün mü? 1390
  • مرگ بد با صد فضیحت ای پدر  ** تو شهیدی دیده‌ای از کیر خر 
  • Kuran’dan rezillikle azap edilmeyi duy da böyle kepazelikle can verme.
  • تو عذاب الخزی بشنو از نبی  ** در چنین ننگی مکن جان را فدی 
  • Bil ki bu hayvan nefis bir erkek eşektir. Onun altına düşmekse ondan daha kötü ve ayıp bir şeydir.
  • دانک این نفس بهیمی نر خرست  ** زیر او بودن از آن ننگین‌ترست 
  • Nefis yolunda benlikle ölürsen bil ki hakikatte sen de o kadın gibisin.
  • در ره نفس ار بمیری در منی  ** تو حقیقت دان که مثل آن زنی 
  • Tanrı, nefsimize eşek sureti vermiştir. Çünkü suretler, huylara uygundur.
  • نفس ما را صورت خر بدهد او  ** زانک صورتها کند بر وفق خو 
  • Kıyamette sırların açığa çıkması budur. Tanrı hakkı için eşeğe benzeyen nefisten kaç. 1395
  • این بود اظهار سر در رستخیز  ** الله الله از تن چون خر گریز 
  • Tanrı, kafirleri ateşle korkutmuştur. Onlar da ateşe utançtan hayırlıdır demişlerdir.
  • کافران را بیم کرد ایزد ز نار  ** کافران گفتند نار اولی ز عار 
  • Tanrı hayır demiştir, o ateş, utançların aslıdır. Bu kadını öldüren şu ateş gibi.
  • گفت نی آن نار اصل عارهاست  ** هم‌چو این ناری که این زن را بکاست 
  • Hırsından doyacak kadar yemek yemedi, daha fazla yemek istedi. Kötü ölüm lokması boğazına durdu.
  • لقمه اندازه نخورد از حرص خود  ** در گلو بگرفت لقمه مرگ بد 
  • A haris adam doyacak kadar ye, hatta yemeğin helva ve palüze bile olsa.
  • لقمه اندازه خور ای مرد حریص  ** گرچه باشد لقمه حلوا و خبیص