English    Türkçe    فارسی   

5
1432-1456

  • Duducuk, bu söz söyleyeni ayna içinde gördüğü dudu sanır.
  • Bu suretle o koca kurdun hilesinden haberi olmaz, güya kendi cinsinden olan bu dududan söz söylemeyi öğrenir.
  • Usta, ona ayna ardından söz söylemeyi öğretir. Böyle olmasa kendi cinsinden olmayan birisinden söz söylemeyi öğrenemez.
  • O hünerli kus, söz öğrenir ama sırrından da haberi yoktur manasından da. 1435
  • Söz söylemeyi bir insandan beller. Fakat bir duducuk, bundan başka insandan ne bilebilir, ne elde edebilir ki?
  • Velinin beden aynasında da kötülüklerle dolu olan mürit, tıpkı bunun gibi kendisini görür.
  • Fakat söz ve iş zamanında aynanın ardındaki Akl-ı Küll-ü nereden görecek?
  • O sanır ki insan söylüyor. Halbuki bu, başka bir sırdır, onun bundan haberi bile yoktur.
  • Söz söylemeyi belletir, belletir ama önü sonu olmayan sır belletir. Halbuki o, bu sırra eş değildir, bir dududur, bunu bilemez. 1440
  • Halkta kuşların ötüşünü taklit ederler. Bu, ağzın ve boğazın yapabileceği bir şeydir.
  • Fakat kuşların seslerini taklit edenin o seslerdeki manadan haberi bile yoktur. Kuş dilini ancak bakışı hoş Süleyman bilir.
  • Nice kişiler de dervişlerin sözlerini öğrenir, mimber ve meclisleri o sözlerle parlatır.
  • Fakat onların ya bu sözlerden başka bir kısmetleri yoktur, yahut da sonunda Tanrı rahmeti onlara yol gösterir.
  • Gönül sahibinin biri, gebe bir köpek gördü. Yavruları karnında havlamaktaydı. Köpeğin havlaması bekçilik etmek içindir dedi, halbuki ana karnında bekçilik olmaz. Sonra köpek havlaması, imdat istemeye, süt istemeye ve saireyse delalet eder. Ana karnındaysa bunların hiçbir faydası yoktur. Bu ne iş? Şaşırmış bir haldeyken kendisine gelince Tanrıya münacatta bulundu, "Bunu,Tanrımdan başka kimse bilmez"dedi. Tanrıdan şu cevap geldi: Bu, hicaptan çıkamamış, can gözleri açılmamış olduğu halde görgü sahibi olduklarını davaya kalkışanların, bu hususta söz söyleyenlerin halidir. Bu davadan ve bu sözlerden ne bir kuvvete sahip olurlar, ne bir yardıma, ne de dinleyenleri doğru yola götürebilirler.
  • Birisi çiledeyken rüyasında, bir yolda gebe bir köpek gördü. 1445
  • Ansızın Köpeğin karnındaki enciklerin havladığını duydu. Encikler ortada yoktu.
  • Köpek Yavruları ana karnında nasıl havlar diye bir hayli şaştı.
  • Hiç köpek enciği anasının karnında nasıl havlar? Alemde bunu kim görmüştür?
  • Uykudan uyanıp kendine gelince şaşkınlığı an be an artıyordu.
  • Çilede kimse yoktu ki düğümü çözsün? Bu işi ancak yüce ve ulu Tanrı tapısından halledebilirdi. 1450
  • Dedi ki: Yarabbi, bu müşkül is, bu dedikodu nedir? Çilemde şaşırdım seni zikretmeden kaldım.
  • Kanadımı aç da uçayım, zikir bahçesine ve elmalıklarına gideyim.
  • Hatiften derhal ses geldi: Bu, bil ki bilgisizlerin lafına benzer.
  • Örtüden, perdeden dışarı çıkmamış, gözü bağlı. Fakat yine de beyhude yere söylenip durur.
  • Ana karnında köpek enciğinin havlaması beyhudedir. Ne ava yarar, ne gece bekçiliğine. 1455
  • Kurt görmemiş ki onu kovsun. Hırsız gelmemiş ki onu kovalasın.