- Fakat bu yer ve deri, ancak perdedir. Asıl rızkı, her an Tanrıdan bil. 1490
- این زمین و سختیان پردهست و بس ** اصل روزی از خدا دان هر نفس
- Elde ettiğin karı, elde ettiğin yere ekersen birine karşılık yüz bin elde edersin.
- چون بکاری در زمین اصل کار ** تا بروید هر یکی را صد هزار
- Tutalım şimdi sebep sandığın yere tohumu ektin.
- گیرم اکنون تخم را گر کاشتی ** در زمینی که سبب پنداشتی
- İki üç yıl o tohum bitmez, mahsul vermezse ne yaparsın? Tanrıya yalvarmadan el açıp dua etmeden başka elinden ne gelir?
- چون دو سه سال آن نروید چون کنی ** جز که در لابه و دعا کف در زنی
- Tanrı huzurunda elini başına vurursun. Bu el ve baş, bu çırpınış, rızkı onun verdiğine tanıktır.
- دست بر سر میزنی پیش اله ** دست و سر بر دادن رزقش گواه
- Bu suretle anlar bilirsin ki rızkın aslının aslı, odur. Rızık arayan da onu arar. 1495
- تا بدانی اصل اصل رزق اوست ** تا همو را جوید آنک رزقجوست
- Rızkı ondan ara, Zeyd’den, Amr’dan değil. Sarhoşluğu ondan iste esrardan, şaraptan değil.
- رزق از وی جو مجو از زید و عمرو ** مستی از وی جو مجو از بنگ و خمر
- Zenginliği defineden, hazineden, maldan mülkten değil, ondan dile. Yardımı amcadan, dayıdan değil ondan iste.
- توانگری زو خو نه از گنج و مال ** نصرت از وی خواه نه از عم و خال
- Çünkü sonunda bütün bunları bırakıp gideceksin. Kendine gel de o zaman kimi çağırıyor, kimden imdat istiyordun, bir düşün!
- عاقبت زینها بخواهی ماندن ** هین کرا خواهی در آن دم خواندن
- Şimdi de onu çağır, ondan başkalarını bırak. bırak da cihan mülküne varis ol.
- این دم او را خوان و باقی را بمان ** تا تو باشی وارث ملک جهان
- Bir zaman gelecek ki “adam, kardeşinden kaçacak”, oğul babasından ürkecek. 1500
- چون یفر المرء آید من اخیه ** یهرب المولود یوما من ابیه
- O anda her dost, düşman kesilecek. Çünkü onlar, senin putundu, yoluna mani oluyordu.
- زان شود هر دوست آن ساعت عدو ** که بت تو بود و از ره مانع او
- Yüzünü nakkaştan çevirmiştin ve nakşa tutmuştun. Çünkü gönlün, o suretle hoşlanıyor, o nakışla avunuyordu.
- روی از نقاش رو میتافتی ** چون ز نقشی انس دل مییافتی
- Şimdi de dostların seninle zıt olurlar, senden yüz çevirip sana düşmanlığa kalkışırlarsa,
- این دم ار یارانت با تو ضد شوند ** وز تو برگردند و در خصمی روند
- Hemencecik de ki: İşte, günün aydın oldu. Yarın olacak şey bu günden oluverdi.
- هین بگو نک روز من پیروز شد ** آنچ فردا خواست شد امروز شد
- Buradakiler hep bana zıt oldular. Kıyamette böyle olacaktı ya, bu hal, bana daha önce gelip çattı. 1505
- ضد من گشتند اهل این سرا ** تا قیامت عین شد پیشین مرا
- Günümü onlarla geçirmeden, ömrümü onlarla bitirmeden ne olduklarını anladım.
- پیش از آنک روزگار خود برم ** عمر با ایشان به پایان آورم
- Eğer bu hal olmasaydı ayıplı bir kumaş satın almış olacaktın. Şükürler olsun ki o kumasın ayıplı olduğunu daha önceden öğrendin.
- کالهی معیوب بخریده بدم ** شکر کز عیبش بگه واقف شدم
- Elimdeki sermaye, elimden çıkmadan işi anladım, yoksa yine sonunda o kumasın ayıbı meydana çıkacaktı.
- پیش از آن کز دست سرمایه شدی ** عاقبت معیوب بیرون آمدی
- Mal da gidecekti ömür de. Bir yırtık kumaş için malımı da verecektin canımı da.
- مال رفته عمر رفته ای نسیب ** ماه و جان داده پی کالهی معیب
- Malımı mülkümü verip kalp para alacaktım, sonra da sevine, sevine evimin yolunu tutacaktım. 1510
- رخت دادم زر قلبی بستدم ** شاد شادان سوی خانه میشدم
- Şükürler olsun ki altının kalp olduğunu, ömrümü o yüzden harcamadan meydana çıktı.
- شکر کین زر قلب پیدا شد کنون ** پیش از آنک عمر بگذشتی فزون
- Yoksa kalp, ta sona kadar boynumda kalacaktı. Bos yere de ömrümü zayi edecektim.
- قلب ماندی تا ابد در گردنم ** حیف بودی عمر ضایع کردنم
- Mademki paranın kalp olduğu şimdiden anlaşıldı, ben de ondan ayağımı hemen çekeyim.
- چون بگهتر قلبی او رو نمود ** پای خود زو وا کشم من زود زود
- Dostun, sana düşmanlık eder, hasedini, kinini dışarıya vursa,
- یار تو چون دشمنی پیدا کند ** گر حقد و رشک او بیرون زند