English    Türkçe    فارسی   

5
1554-1578

  • Her hayır ve şer, sebebini yaratandan gelir. Babacığım sebep ve vasıtalar.
  • از مسبب می‌رسد هر خیر و شر  ** نیست اسباب و وسایط ای پدر 
  • Bir zamancağız gaflet devri yürüyüp gitsin diye ana yolun üstünde toplanmış bir hayalden başka bir şey değildir. 1555
  • جز خیالی منعقد بر شاه‌راه  ** تا بماند دور غفلت چند گاه 
  • Adem aleyhisselam'ın bedeni, ilk yaratılırken Tanrının Cebrail aleyhisselam'a "Yürü, şu yeryüzünden bir avuç toprak al", bir rivayete göre de "Her yerden avuç avuç toprak al"diye emretmesi
  • در ابتدای خلقت جسم آدم علیه‌السلام کی جبرئیل علیه‌السلام را اشارت کرد کی برو از زمین مشتی خاک برگیر و به روایتی از هر نواحی مشت مشت بر گیر 
  • Sanat sahibi Tanrı, hayra, şerre uğramak, sınamak üzere Adem’i yaratmak istediği zaman,
  • چونک صانع خواست ایجاد بشر  ** از برای ابتلای خیر و شر 
  • Özü doğru Cebrail’e “Yürü, yeryüzünden bir avuç toprak ödünç al” buyurdu.
  • جبرئیل صدق را فرمود رو  ** مشت خاکی از زمین بستان گرو 
  • Cebrail hizmete bel bağlayıp alemlerin rabbinin emrini yerine getirmek üzere yeryüzüne geldi.
  • او میان بست و بیامد تا زمین  ** تا گزارد امر رب‌العالمین 
  • O, buyruk kulu, yere el attı. Toprak, kendini çekti, çekindi.
  • دست سوی خاک برد آن متمر  ** خاک خود را در کشید و شد حذر 
  • Dile gelip yalvarmaya, tek yaratıcı hürmetine beni bırak, yürü git, canımı bağışla. O yürük atinin yularını çek benden. 1560
  • پس زبان بگشاد خاک و لابه کرد  ** کز برای حرمت خلاق فرد 
  • Benden yaratılacak insan, tekliflere uğrayacak, tehlikelere düşecek.
  • ترک من گو و برو جانم ببخش  ** رو بتاب از من عنان خنگ رخش 
  • Tanrı hakkı için beni bırak, alma.
  • در کشاکشهای تکلیف و خطر  ** بهر لله هل مرا اندر مبر 
  • Tanrı seni seçti, Levih’teki bilgiyi sana gösterdi. O lütuf hakkı için vazgeç benden.
  • بهر آن لطفی که حقت بر گزید  ** کرد بر تو علم لوح کل پدید 
  • Tanrı ihsanı ile meleklere hoca oldun. Daima Tanrı ile konuşmadasın.
  • تا ملایک را معلم آمدی  ** دایما با حق مکلم آمدی 
  • Peygamberlerin de elçisi olacaksın. Sen vahiy canının hayatısın bedeni değil. 1565
  • که سفیر انبیا خواهی بدن  ** تو حیات جان وحیی نی بدن 
  • İsrafil bedenlere can verir, sen cana can verirsin. O yüzden İsrafil’den üstünsün.
  • بر سرافیلت فضیلت بود از آن  ** کو حیات تن بود تو آن جان 
  • O, sur’u üfürür, bedenlere can gelir. Senin nefesin mücerret gönüllere can bağışlar.
  • بانگ صورش نشات تن‌ها بود  ** نفخ تو نشو دل یکتا بود 
  • Bedendeki canın canı, gönlün diriliğidir. Şu halde senin ihsanın, İsrafil’in ihsanından üstündür.
  • جان جان تن حیات دل بود  ** پس ز دادش داد تو فاضل بود 
  • Sonra Mikâil bedenlere fizik verir. Senin çalışmansa aydın gönlü rızıklandırır.
  • باز میکائیل رزق تن دهد  ** سعی تو رزق دل روشن دهد 
  • O kile vergisiyle eteğini doldurmuştur. Senin rızkınsa kileye sığmaz. 1570
  • او بداد کیل پر کردست ذیل  ** داد رزق تو نمی‌گنجد به کیل 
  • Kahır ve şiddet sahibi Azrail’den de üstünsün. Rahmetin, gazaptan fazla ve üstün olduğu gibi.
  • هم ز عزرائیل با قهر و عطب  ** تو بهی چون سبق رحمت بر غضب 
  • Arşı bu dördü taşırlar. Sen bunların padişahısın. Hakikatte uyanıklık bakımından dördünün en yücesi en üstünüsün.
  • حامل عرش این چهارند و تو شاه  ** بهترین هر چهاری ز انتباه 
  • Mahşer günü görürsün ki arşı sekiz melek taşır. O zaman sekizinin en üstünü yine sen olacaksın demeye başladı.
  • روز محشر هشت بینی حاملانش  ** هم تو باشی افضل هشت آن زمانش 
  • Bu çeşit sayıp dökmeye, ağlayıp yalvarmaya koyuldu. Çünkü o, bundaki maksadın ne olduğunu anlamış, bundan bir koku almıştı.
  • هم‌چنین برمی‌شمرد و می‌گریست  ** بوی می‌برد او کزین مقصود چیست 
  • Cebrail utanç madeniydi. O antlar, yolunu bağladı. 1575
  • معدن شرم و حیا بد جبرئیل  ** بست آن سوگندها بر وی سبیل 
  • Yer, pek çok yalvardığı, antlar, yeminler verdiği için geri döndü, dedi ki: Ey kulların rabbi!
  • بس که لابه کردش و سوگند داد  ** بازگشت و گفت یا رب العباد 
  • Ben senin işinde serseri değildim. Fakat aramızda geçen şeyleri, söylenen sözleri sen daha iyi bilirsin.
  • که نبودم من به کارت سرسری  ** لیک زانچ رفت تو داناتری 
  • Adlarından bir adı andı ki ey her şeyi gören Tanrı, o adın korkusundan yedi gökte dönmesini terk eder durur.
  • گفت نامی که ز هولش ای بصیر  ** هفت گردون باز ماند از مسیر