English    Türkçe    فارسی   

5
1621-1645

  • İsrafil yeryüzüne geldi ama toprak, ağlayıp inlemeye başladı.
  • آمد اسرافیل هم سوی زمین  ** باز آغازید خاکستان حنین 
  • Dedi ki: Ey sür meleği, ey hayat denizi! Ölüler senin nefeslerinle dirilir.
  • کای فرشته‌ی صور و ای بحر حیات  ** که ز دمهای تو جان یابد موات 
  • Sür’u öyle bir kuvvetli üflersin ki halk, çürümüşken dirilir, mahşere gelir, o ovayı doldurur.
  • در دمی از صور یک بانگ عظیم  ** پر شود محشر خلایق از رمیم 
  • Su’ru üfler, haydin ey Kerbela şehitleri, kalkın!
  • در دمی در صور گویی الصلا  ** برجهید ای کشتگان کربلا 
  • Ey ölüm kılıcı ile helak olanlar, dallar, yapraklar gibi topraktan baş kaldırın dersin. 1625
  • ای هلاکت دیدگان از تیغ مرگ  ** برزنید از خاک سر چون شاخ و برگ 
  • Senin merhametin ve o tesirli nefesin yüzünden şu alem, dirilerle dolar.
  • رحمت تو وآن دم گیرای تو  ** پر شود این عالم از احیای تو 
  • Sen rahmet meleğisin, merhamet edersin. Sen Arşı taşımaktasın, ihsan ve lütufların kıblesisin.
  • تو فرشته‌ی رحمتی رحمت نما  ** حامل عرشی و قبله‌ی دادها 
  • Arş, ihsan ve adalet madenidir. Onun altıdan yargılamalarla dolu dört tane ırmak akmaktadır.
  • عرش معدن گاه داد و معدلت  ** چار جو در زیر او پر مغفرت 
  • Süt, ebedi olan bal, şarap ve akar su ırmakları.
  • جوی شیر و جوی شهد جاودان  ** جوی خمر و دجله‌ی آب روان 
  • Bunlar arştan cennetlere giderler. Alemde o ırmaklardan çok az bir şey görünür. 1630
  • پس ز عرش اندر بهشتستان رود  ** در جهان هم چیزکی ظاهر شود 
  • Gerçi o dört ırmağın burada görünen cüzleri bulanıktır ya. Neden? Acı yokluk zehrinden.
  • گرچه آلوده‌ست اینجا آن چهار  ** از چه از زهر فنا و ناگوار 
  • O dört ırmaktan şu kara toprağa bir yudumcuk serptiler de bir fitnedir kopardılar.
  • جرعه‌ای بر خاک تیره ریختند  ** زان چهار و فتنه‌ای انگیختند 
  • Bu suretle aşağılık kişiler, onların aslını arasınlar, bunu dilediler. Fakat adam olmayanlar bunlara kani olup gittiler.
  • تا بجویند اصل آن را این خسان  ** خود برین قانع شدند این ناکسان 
  • Tanrı çocukları beslemek, yetiştirmek için sütü verdi, her kadının göğsünü bu süt ırmağına kaynak yaptı.
  • شیر داد و پرورش اطفال را  ** چشمه کرده سینه‌ی هر زال را 
  • Şarap ırmağını, gamı defetmek, düşünceyi gidermek ve insana kuvvet ve cesaret vermek için üzümden akıttı. 1635
  • خمر دفع غصه و اندیشه را  ** چشمه کرده از عنب در اجترا 
  • Bal ırmağına da arının için kaynak etti, o ırmağı bedendeki hastalıkları gidermek için akıttı.
  • انگبین داروی تن رنجور را  ** چشمه کرده باطن زنبور را 
  • Suyu da temizlenmek ve içip kanmak için herkese ihsan etti.
  • آب دادی عام اصل و فرع را  ** از برای طهر و بهر کرع را 
  • Bu suretle de bunları görüp asıllarını izlemeni diledi. Fakat ey herzevekil, sen bunlara kani oluverdin.
  • تا ازینها پی بری سوی اصول  ** تو برین قانع شدی ای بوالفضول 
  • Şimdi toprağın başından geçenleri dinle. Bak, o kudret sahibi İsrafil’e ne efsunlar okuyor.
  • بشنو اکنون ماجرای خاک را  ** که چه می‌گوید فسون محراک را 
  • İsrafil’e karşı suratını ekşitti, yüzlerce şekilde yalvarıp yakardı. 1640
  • پیش اسرافیل‌گشته او عبوس  ** می‌کند صد گونه شکل و چاپلوس 
  • Ululuk ıssı pak Tanrı hakkı için dedi, bana bu kahrı helal görme.
  • که بحق ذات پاک ذوالجلال  ** که مدار این قهر را بر من حلال 
  • Ben bu işten bir koku alıyorum, kafama bir kötü şüphedir girdi.
  • من ازین تقلیب بویی می‌برم  ** بدگمانی می‌دود اندر سرم 
  • Sen rahmet meleğisin, merhamet edersin. Çünkü hama kuşu, hiçbir kuşu incitmez.
  • تو فرشته‌ی رحمتی رحمت نما  ** زانک مرغی را نیازارد هما 
  • Ey dertlilere şifa ve rahmet olan melek, sen de o iki kişinin yaptıklarını yap.
  • ای شفا و رحمت اصحاب درد  ** تو همان کن کان دو نیکوکار کرد 
  • İsrafil, çabucak padişahın tapısına döndü, özür getirdi olanları anlattı. 1645
  • زود اسرافیل باز آمد به شاه  ** گفت عذر و ماجرا نزد اله