English    Türkçe    فارسی   

5
1825-1849

  • Beyhude yere emekleyip duruyorsun? Böyle bir kuyuda aydınlık ümidi nerede? 1825
  • Ne görünüşte bir ibadetin var, ne içinde gizli bir iyilik niyeti.
  • Ne geceleri münacatta bulundun, namaz kıldın; ne gündüzleri haramdan çekindin oruç tuttun!
  • Ne kimseyi incitmemek için dilini tuttun, ne ibretle önüne ardına baktın.
  • Önünde ölüm anlayışı ile can çekişmeden, ardında dostlarının ölümünden başka ne var ki?
  • Ne zulmünle yana yakıla coşarak bir tövbe ettin, ne ağlayıp sızlandın ey buğday gösterip arpa satan adı adam! 1830
  • Terazin eğriydi azgındı. Artık mükafat terazisinin doğru olmasını neye beklersin?
  • Hıyanette eksik tartmada adeta sol ayak kesilmiştin, nasıl olur da terazin sağ yanından gelir?
  • A boyu bükülmüş, mükafat ve mücazat, gölge gibidir, elbet gölgen de önüne iki büküm düşecek.
  • Tanrıdan bu çeşit sert hitaplar gelir. Öyle ki bu sözleri dağ duysa kamburlaşır.
  • Kul der ki: Yarabbi, buyurduklarının yüz misli kötüyüm, yüz misli kötüyüm, yüz misli kötü. 1835
  • Sen kötülüklerimi ilminle örttün, yoksa yaptığım fenalıkları bilirsin.
  • Fakat kendi savaşımı, hayır ve şerden öte olan işlerimi, küfrümü, yolumu yordamı mı,
  • Aczimle sana yalvarışımı, benim, yahut benim gibi yüzlerce kulun hayalini bir yana bırakalım.
  • Ancak senin lütfuna ümit bağladım. Benim doğru oluşum, yahut inatçılığım söyle dursun.
  • Ey garezsiz kerem sahibi, karşılıksız olan lütfuna, ihsanına ümit bağlamışım. 1840
  • Onun için kendi isime bakmıyorum, geri dönüp senin kayıtsız şartsız keremine bakıyorum.
  • O ümitle yüzümü geri çevirdim. Ben yokken varlığımı sen verdin.
  • Bedavaca bana varlık elbisesi bağışladın. Ben daima buna güveniyordum.
  • Kul kendi suçunu ihsanını sayınca Tanrı ihsanı ile Tanrı bağışlaması gelip yetişir.
  • Der ki: Ey melekler, onu tekrar bana getirin, çünkü gönül gözü rica ve niyazda. 1845
  • Ben de aldırmayayım da onu azat edeyim, o hatalara bir kalem çekivereyim.
  • Bir şeye aldırmamak, birinin iyiliğinden, kötülüğünden kendisine ziyan gelmeyen kişiye mübahtır.
  • Keremimizden hös bir ateş yakalım da az çok, hiçbir suçu kusuru kalmasın.
  • Öyle bir ateş yakalım ki yalımındaki değersiz kıvılcım bile suçu da yaksın, cebri de, ihtiyari da.