English    Türkçe    فارسی   

5
1841-1865

  • Onun için kendi isime bakmıyorum, geri dönüp senin kayıtsız şartsız keremine bakıyorum.
  • O ümitle yüzümü geri çevirdim. Ben yokken varlığımı sen verdin.
  • Bedavaca bana varlık elbisesi bağışladın. Ben daima buna güveniyordum.
  • Kul kendi suçunu ihsanını sayınca Tanrı ihsanı ile Tanrı bağışlaması gelip yetişir.
  • Der ki: Ey melekler, onu tekrar bana getirin, çünkü gönül gözü rica ve niyazda. 1845
  • Ben de aldırmayayım da onu azat edeyim, o hatalara bir kalem çekivereyim.
  • Bir şeye aldırmamak, birinin iyiliğinden, kötülüğünden kendisine ziyan gelmeyen kişiye mübahtır.
  • Keremimizden hös bir ateş yakalım da az çok, hiçbir suçu kusuru kalmasın.
  • Öyle bir ateş yakalım ki yalımındaki değersiz kıvılcım bile suçu da yaksın, cebri de, ihtiyari da.
  • İnsan ağırlıklarının bulunduğu yere bir yalım salalım da dikeni ruhani bir gül bahçesi haline getirelim. 1850
  • Biz dokuzuncu kat gökten “Sizin isinizi düzeltir” kimyasını gönderdik.
  • Artık o ebedi ve daimi nur karşısında insanlar babasının debdebesi ve ihtiyarı nedir ki?
  • Onun söyleyen dili, bir et parçası, gören gözü bir et lokması.
  • Duyan kulağı, iki parça kemikten, anlayan kalbi iki kahra kanan ibaret.
  • Sen pisliklerle dopdolu bir kurtcağızsın. Fakat cihana bir gürültü saldın. 1855
  • Meniden yaratıldın, benliği bırak. Ey Eyaz, çarığı hatırla.
  • Eyaz'ın çarık ve postunu koyduğu bir odası vardı. Kapısı sağlam ve kilitli olduğu için kapı yoldaşları, orada bir define var sanırlardı.
  • Eyaz, pek akıllı, fikirli olduğundan postu ile çarığını bir odaya asmıştı.
  • Her gün o boş odaya gider, kendi kendisine Ululanma derdi, işte çağırın şu.
  • Padişaha onun bir odası var dediler, oraya biriktirdiği altınları, gümüşleri altın küplerini koymuş.
  • Kimseyi oraya sokmuyor. Daima kapısını kapalı tutuyor. 1860
  • Padişah dedi ki: Tuhaf şey. O kölenin bizden gizlediği nedir ki acaba?
  • Bir beye, Oraya git, gece yarısı kapıyı aç, odaya gir.
  • Ne bulursan yağma et, sırrını da kapı yoldaşlarına aç.
  • Bizden bu kadar ikramlar gördüğü, sayısız lütuflarımıza nail olduğu halde hasisliğinden altın gümüş biriktiriyor ha!
  • Vefa gösterme de seviyorum demede, coşup köpürmede. Hey gidi buğday gösterip arpa satan hey! 1865