- Avcı tane saçar ama acımasından değil, avlanmak için.
- هست صیاد ار کند دانه نثار ** نه ز رحم و جود بل بهر شکار
- Kedi de oruç ayında oruç tutar ama kendisini av avlamak için uyur gösterir.
- هست گربهی روزهدار اندر صیام ** خفته کرده خویش بهر صید خام
- Bu eğrilikten yüzlerce kavim, kötü sanılmıştır. Bu kötü kişi, cömert kişilerle oruç tutanların adını da kötüye çıkarmıştır.
- کرده بدظن زین کژی صد قوم را ** کرده بدنام اهل جود و صوم را
- Fakat Allah’nın lütuf ve ihsanı, o eğri işlerle bulunmakla beraber nihayet onu, hepsinden de arıtır. 195
- فضل حق با این که او کژ میتند ** عاقبت زین جمله پاکش میکند
- Rahmeti o kötülüğü aşmış, ayın on dördüne bile vermediği ışığı vermiştir.
- سبق برده رحمتش وان غدر را ** داده نوری که نباشد بدر را
- Allah onun çalışmasını bu kötülükle karışmadan yıkar; rahmeti, onu bu hatadan arıtır.
- کوششش را شسته حق زین اختلاط ** غسل داده رحمت او را زین خباط
- Bu suretle de Allah’nın yarlıgayıcılığı meydana çıkar; bu miğfer, kulun kelliğini örter.
- تا که غفاری او ظاهر شود ** مغفری کلیش را غافر شود
- Yağmur pis şeyleri arıtmak için gökten yağar.
- آب بهر این ببارید از سماک ** تا پلیدان را کند از خبث پاک
- Suyun bütün pislikleri temizlemesi, ulu Allah’nın da suyu pislikten arıtması, hasılı ulu Allah’nın kötülüklerden arı, noksanlardan münezzeh oluşu
- پاک کردن آب همه پلیدیها را و باز پاک کردن خدای تعالی آب را از پلیدی لاجرم قدوس آمد حق تعالی
- Su durdu mu pislenir. Pislenince de duygu ondan iğrenir, onu istemez. 200
- آب چون پیگار کرد و شد نجس ** تا چنان شد که آب را رد کرد حس
- Allah yine onu doğruluk denizine götürür. O suların suyu kereminden onu yıkar, arıtır.
- حق ببردش باز در بحر صواب ** تا به شستش از کرم آن آب آب
- Ertesi yıl eteğini sürüyerek gelir. Hey, neredesin? Dense “Hoşlar denizindeyim.
- سال دیگر آمد او دامنکشان ** هی کجا بودی به دریای خوشان
- Ben burada pislendim, gittim. Temiz geldim. Elbiseler giyindim, toprağa ulaştım.
- من نجس زینجا شدم پاک آمدم ** بستدم خلعت سوی خاک آمدم
- Ey kirliler, pisler, bana gelin. Çünkü, ben Allah huyu ile huylandım.
- هین بیایید ای پلیدان سوی من ** که گرفت از خوی یزدان خوی من
- Bütün kirliliğinizi kabul ederim, melek gibi, şeytana bile temizlik bağışlarım. 205
- در پذیرم جملهی زشتیت را ** چون ملک پاکی دهم عفریت را
- Pislenince yine oraya giderim, temizliklerin aslının aslına varırım.
- چون شوم آلوده باز آنجا روم ** سوی اصل اصل پاکیها رو
- Kirli hırkamı orada başımdan çıkarırım, o, yine bana temiz bir elbise verir.
- دلق چرکین بر کنم آنجا ز سر ** خلعت پاکم دهد بار دگر
- Onun işi budur, benim işim de bu. Alemlerin Rabbi, alemi bezer süsler” der.
- کار او اینست و کار من همین ** عالمآرایست رب العالمین
- Bizim bu pisliklerimiz olmasaydı suya bu icazetname nereden verilirdi?
- گر نبودی این پلیدیهای ما ** کی بدی این بارنامه آب را
- Su, birisinden altın keseleri çalmış, nerede bir müflis diye her tarafa koşan birine benzer. 210
- کیسههای زر بدزدید از کسی ** میرود هر سو که هین کو مفلسی
- Yahut bitmiş otlara dökülür; yahut bir yüzü yunmamışın yüzünü yıkar.
- یا بریزد بر گیاه رستهای ** یا بشوید روی رو ناشستهای
- Yahut da denizlerde elsiz ayaksız gemiyi hamal gibi başında taşır.
- یا بگیرد بر سر او حمالوار ** کشتی بیدست و پا را در بحار
- Onda yüz binlerce ilaç gizli. Çünkü her ilaç olduğu gibi ondan yetişir gelişir.
- صد هزاران دارو اندر وی نهان ** زانک هر دارو بروید زو چنان
- Her incinin canı, her tanenin gönlü, bir eczane gibi olan suda yürür durur.
- جان هر دری دل هر دانهای ** میرود در جو چو داروخانهای
- Yeryüzü yetimlerini o besler, kuruyup kalmış kişileri o yürütür. 215
- زو یتیمان زمین را پرورش ** بستگان خشک را از وی روش
- Fakat mayası bitti mi bunalır, yeryüzünde bizim gibi şaşırır kalır.
- چون نماند مایهاش تیره شود ** همچو ما اندر زمین خیره شود
- Suyun bulandıktan sonra ulu Allah’dan yardım dilemesi
- استعانت آب از حق جل جلاله بعد از تیره شدن