- Bu iki dadı, mal ve mevki, deriyi şişirir, yağla etle, kibirle, benlikle doldurur.
- کین دو دایه پوست را افزون کنند ** شحم و لحم و کبر و نخوت آکنند
- Kafirler gözlerini isin içine atmadılar da o yüzden deriyi iç sandılar.
- دیده را بر لب لب نفراشتند ** پوست را زان روی لب پنداشتند
- Bu yola kılavuz İblistir. Çünkü mevki tuzağına ilk avlanan odur. 1950
- پیشوا ابلیس بود این راه را ** کو شکار آمد شبیکهی جاه را
- Mal yılana benzer mevki ise ejderhadır. Tanrı erlerinin gölgesi bu ikisine de zümrüttür.
- مال چون مارست و آن جاه اژدها ** سایهی مردان زمرد این دو را
- Yılanın o zümrütten gözü kamaşır, kör olur; yolcu da kurtulur.
- زان زمرد مار را دیده جهد ** کور گردد مار و رهرو وا رهد
- O ulu, yani İblis, önce bu yola diken döşemiştir. Onun için her incinen, lanet şeytana der.
- چون برین ره خار بنهاد آن رئیس ** هر که خست او گفته لعنت بر بلیس
- Yani bu dert, bana onun hilesinden geldi. Hilede ilk önce ayak olan odur demek ister.
- یعنی این غم بر من از غدر ویست ** غدر را آن مقتدا سابقپیست
- Ondan sonra nice zamanlar geçmiş, niceleri gelip gitmiş, fakat herkes, onun yoluna ayak basmıştır. 1955
- بعد ازو خود قرن بر قرن آمدند ** جملگان بر سنت او پا زدند
- Yiğidim kim bir kötü adet koysa, ondan sonra halk körlüğünden o adete uysa.
- هر که بنهد سنت بد ای فتا ** تا در افتد بعد او خلق از عمی
- Bütün o adeti işleyenlerin günahı, o adeti ilk koyana da yazılır. Çünkü o, baştır öbürleri kuyruk.
- جمع گردد بر وی آن جمله بزه ** کو سری بودست و ایشان دمغزه
- Fakat Adem, ben topraktan yaratıldım diye o çarıkla postu önüne koymuştur.
- لیک آدم چارق و آن پوستین ** پیش میآورد که هستم ز طین
- Eyaz gibi o da çarığını göz önünde tuttu, sonunda akıbeti Mahmut oldu.
- چون ایاز آن چارقش مورود بود ** لاجرم او عاقبت محمود بود
- Mutlak varlık yoklukları meydana getirip durur. Yokluktan başka var yaratan is yurdu var mi? 1960
- هست مطلق کارساز نیستیست ** کارگاه هستکن جز نیست چیست
- Adam, yazılmış kağıda yazı yazar mı, yahut fidan dikilmiş fidanlığa tekrar fidan diker mi?
- بر نوشته هیچ بنویسد کسی ** یا نهاله کارد اندر مغرسی
- Yazmak için yazılmamış bir kağıt arar. Tohum ekmek için ekilmemiş bir yeri aktarır.
- کاغذی جوید که آن بنوشته نیست ** تخم کارد موضعی که کشته نیست
- Sen de kardeş tohum ekilmemiş bir yol ol, yazılmamış beyaz bir kağıt kesil de,
- تو برادر موضع ناکشته باش ** کاغذ اسپید نابنوشته باش
- “Nun vel kalem” yazısı ile şeref kazan, sana da o kerem sahibi tohum eksin.
- تا مشرف گردی از نون والقلم ** تا بکارد در تو تخم آن ذوالکرم
- Bu paluzeden tatmamış ol. Gördüğün mutfağı görmezlikten gel. 1965
- خود ازین پالوه نالیسیده گیر ** مطبخی که دیدهای نادیده گیر
- Çünkü bu paluze insana sarhoşluk verir de postla çarık hatırından çıkar.
- زانک ازین پالوده مستیها بود ** پوستین و چارق از یادت رود
- Can verme ve ölüm zamanı gelince sonra ah eder, o zaman hırkanı çarığını anarşin.
- چون در آید نزع و مرگ آهی کنی ** ذکر دلق و چارق آنگاهی کنی
- Fakat çirkinlik dalgasına dalmadıkça, sana bir sığınacak bulunmadıkça,
- تا نمانی غرق موج زشتیی ** که نباشد از پناهی پشتیی
- O doğru düzen gemiyi aklına bile getirmez, çarık ve pöstekine göz bile atmazsın.
- یاد ناری از سفینهی راستین ** ننگری رد چارق و در پوستین
- Fakat yokluk denizine daldın da aciz oldun mu sevgi davasına düşer,“Rabbimiz kendimize zulmettik” demeye kalkışırsın. 1970
- چونک درمانی به غرقاب فنا ** پس ظلمنا ورد سازی بر ولا
- Şeytan der ki: Hele şu hama bakin. Şu vakitsiz öten horozun kesin başını.
- دیو گوید بنگرید این خام را ** سر برید این مرغ بیهنگام را
- Bu huy Eyaz’ın zekasından uzaktır. Yalvarıp yakarmadan namaz kılmaz o.
- دور این خصلت ز فرهنگ ایاز ** که پدید آید نمازش بینماز