English    Türkçe    فارسی   

5
196-220

  • Rahmeti o kötülüğü aşmış, ayın on dördüne bile vermediği ışığı vermiştir.
  • سبق برده رحمتش وان غدر را  ** داده نوری که نباشد بدر را 
  • Allah onun çalışmasını bu kötülükle karışmadan yıkar; rahmeti, onu bu hatadan arıtır.
  • کوششش را شسته حق زین اختلاط  ** غسل داده رحمت او را زین خباط 
  • Bu suretle de Allah’nın yarlıgayıcılığı meydana çıkar; bu miğfer, kulun kelliğini örter.
  • تا که غفاری او ظاهر شود  ** مغفری کلیش را غافر شود 
  • Yağmur pis şeyleri arıtmak için gökten yağar.
  • آب بهر این ببارید از سماک  ** تا پلیدان را کند از خبث پاک 
  • Suyun bütün pislikleri temizlemesi, ulu Allah’nın da suyu pislikten arıtması, hasılı ulu Allah’nın kötülüklerden arı, noksanlardan münezzeh oluşu
  • پاک کردن آب همه پلیدیها را و باز پاک کردن خدای تعالی آب را از پلیدی لاجرم قدوس آمد حق تعالی 
  • Su durdu mu pislenir. Pislenince de duygu ondan iğrenir, onu istemez. 200
  • آب چون پیگار کرد و شد نجس  ** تا چنان شد که آب را رد کرد حس 
  • Allah yine onu doğruluk denizine götürür. O suların suyu kereminden onu yıkar, arıtır.
  • حق ببردش باز در بحر صواب  ** تا به شستش از کرم آن آب آب 
  • Ertesi yıl eteğini sürüyerek gelir. Hey, neredesin? Dense “Hoşlar denizindeyim.
  • سال دیگر آمد او دامن‌کشان  ** هی کجا بودی به دریای خوشان 
  • Ben burada pislendim, gittim. Temiz geldim. Elbiseler giyindim, toprağa ulaştım.
  • من نجس زینجا شدم پاک آمدم  ** بستدم خلعت سوی خاک آمدم 
  • Ey kirliler, pisler, bana gelin. Çünkü, ben Allah huyu ile huylandım.
  • هین بیایید ای پلیدان سوی من  ** که گرفت از خوی یزدان خوی من 
  • Bütün kirliliğinizi kabul ederim, melek gibi, şeytana bile temizlik bağışlarım. 205
  • در پذیرم جمله‌ی زشتیت را  ** چون ملک پاکی دهم عفریت را 
  • Pislenince yine oraya giderim, temizliklerin aslının aslına varırım.
  • چون شوم آلوده باز آنجا روم  ** سوی اصل اصل پاکیها رو 
  • Kirli hırkamı orada başımdan çıkarırım, o, yine bana temiz bir elbise verir.
  • دلق چرکین بر کنم آنجا ز سر  ** خلعت پاکم دهد بار دگر 
  • Onun işi budur, benim işim de bu. Alemlerin Rabbi, alemi bezer süsler” der.
  • کار او اینست و کار من همین  ** عالم‌آرایست رب العالمین 
  • Bizim bu pisliklerimiz olmasaydı suya bu icazetname nereden verilirdi?
  • گر نبودی این پلیدیهای ما  ** کی بدی این بارنامه آب را 
  • Su, birisinden altın keseleri çalmış, nerede bir müflis diye her tarafa koşan birine benzer. 210
  • کیسه‌های زر بدزدید از کسی  ** می‌رود هر سو که هین کو مفلسی 
  • Yahut bitmiş otlara dökülür; yahut bir yüzü yunmamışın yüzünü yıkar.
  • یا بریزد بر گیاه رسته‌ای  ** یا بشوید روی رو ناشسته‌ای 
  • Yahut da denizlerde elsiz ayaksız gemiyi hamal gibi başında taşır.
  • یا بگیرد بر سر او حمال‌وار  ** کشتی بی‌دست و پا را در بحار 
  • Onda yüz binlerce ilaç gizli. Çünkü her ilaç olduğu gibi ondan yetişir gelişir.
  • صد هزاران دارو اندر وی نهان  ** زانک هر دارو بروید زو چنان 
  • Her incinin canı, her tanenin gönlü, bir eczane gibi olan suda yürür durur.
  • جان هر دری دل هر دانه‌ای  ** می‌رود در جو چو داروخانه‌ای 
  • Yeryüzü yetimlerini o besler, kuruyup kalmış kişileri o yürütür. 215
  • زو یتیمان زمین را پرورش  ** بستگان خشک را از وی روش 
  • Fakat mayası bitti mi bunalır, yeryüzünde bizim gibi şaşırır kalır.
  • چون نماند مایه‌اش تیره شود  ** هم‌چو ما اندر زمین خیره شود 
  • Suyun bulandıktan sonra ulu Allah’dan yardım dilemesi
  • استعانت آب از حق جل جلاله بعد از تیره شدن 
  • İçten feryada başlar; Yarabbi, bana ne verdiysen verdim, yoksul kaldım.
  • ناله از باطن برآرد کای خدا  ** آنچ دادی دادم و ماندم گدا 
  • Sermayemi temize pise döktüm sarf ettim. Ey sermaye veren, daha yok mu?
  • ریختم سرمایه بر پاک و پلید  ** ای شه سرمایه‌ده هل من مزید 
  • Allah buluta onu iyi bir yere götür der. Güneşe de ey güneş der onu yukarıya çek!
  • ابر را گوید ببر جای خوشش  ** هم تو خورشیدا به بالا بر کشش 
  • Onu türlü türlü yollara sürer, nihayet ucu bucağı olmayan denize ulaştırır. 220
  • راههای مختلف می‌راندش  ** تا رساند سوی بحر بی‌حدش