- O emin adamlar, hazine, altın ve altın dolu küpler bulmak üzere oda kapısına geldiler.    2050
- آن امینان بر در حجره شدند  ** طالب گنج و زر و خمره بدند 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Yüzlerce hünerle ve istekten çırpınarak kilidi açtılar. 
- قفل را برمیگشادند از هوس  ** با دو صد فرهنگ و دانش چند کس 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Çünkü kilit pek sağlamdı, adamakıllı kilitlenmişti. Aynı zamanda başka kilitlere de benzemiyordu.
- زانک قفل صعب و پر پیچیده بود  ** از میان قفلها بگزیده بود 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Eyaz bu odayı hasisliğinden, yahut malını, ham altınını gizlemek için değil, bu sırrı halktan gizlemek için kilitlemişti. 
- نه ز بخل سیم و مال و زر خام  ** از برای کتم آن سر از عوام 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bazıları kötü hayallere kapılır, bir kısım halkta bana riyakar der demişti. 
- که گروهی بر خیال بد تنند  ** قوم دیگر نام سالوسم کنند 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Himmetli adamların öyle can sırları vardır ki lal madeni gibi onları aşağılık adamlardan gizlerler.    2055
- پیش با همت بود اسرار جان  ** از خسان محفوظتر از لعل کان 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Fakat ahmaklarca altın, candan yeğdir. Padişahların yanındaysa can altını saçılır.
- زر به از جانست پیش ابلهان  ** زر نثار جان بود نزد شهان 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Onlar da altın hırsı ile hararetlenmişler, koşuyorlardı. Akılları böyle hızlı gitmeyin, daha yavaş olun diyordu ama dinleyen kim? 
- می شتابیدند  تفت از حرص زر ** عقلشان میگفت نه آهستهتر
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    
- حرس تازد بیهده سوی سراب ** عقل گوید نیک بین کان نیست آب
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Hırs üstün gelmişti, altın da can gibi sevgiliydi. Artık o anda aklın sesi duyulmaz olmuştu. 
- حرص غالب بود و زر چون جان شده  ** نعرهی عقل آن زمان پنهان شده 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Hırsları şamataları bir iken yüz olmuştu. Aklın tedbir ve irşadı artık gizlenmişti.    2060
- گشته صدتو حرص و غوغاهای او  ** گشته پنهان حکمت و ایمای او 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Nihayet aldanma kuyusuna düşecekler, o vakit hikmetin kınamasını duyacaklardı.
- تا که در چاه غرور اندر فتد  ** آنگه از حکمت ملامت بشنود 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Tuzağın ipine dolaşıp gururu kırılınca nefsi levvamenin kınanmasını işiteceklerdi. 
- چون ز بند دام باد او شکست  ** نفس لوامه برو یابید دست 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Bu çeşit adam, başını bela duvarına çarpmadıkça kulağı sağırdır, gönlün öğüdünü duymaz. 
- تا به دیوار بلا ناید سرش  ** نشنود پند دل آن گوش کرش 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Helva ve şeker hırsı çocukların iki kulağını sağır eder, öğütleri duymaz. 
- کودکان را حرص گوزینه و شکر  ** از نصیحتها کند دو گوش کر 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Fakat çıban çıkarmaya başladı mı kulakları açılır, öğütleri dinler.   2065
- چونک دردت دنبلش آغاز شد  ** در نصیحت هر دو گوشش باز شد 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - O birkaç kişi yüzlerce hırsla, yüzlerce hevesle odanın kapısını açtılar. 
- حجره را با حرص و صدگونه هوس  ** باز کردند آن زمان آن چند کس 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Kokmuş ayrana üşüsen, ayranın içine düşen sinekler gibi birbirlerini çiğneyerek odaya girdiler. 
- اندر افتادند از در ز ازدحام  ** همچو اندر دوغ گندیده هوام 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Sinekler de ayrana debdebeyle ve koşa,koşa atılırlar ama içine düştüler mi içmelerine imkan bulunmaz, iki kanatları da ıslanır kala kalırlar.
- عاشقانه در فتد با کر و فر  ** خورد امکان نی و بسته هر دو پر 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Onlar da içeri girip sağa, sola bakındılar. Fakat odada bir yırtık çarıkla bir eski kürkten başka bir şey yoktu. 
- بنگریدند از یسار و از یمین  ** چارقی بدریده بود و پوستین 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
	         
		 
		 
		    
		    - Tekrar burası boş olamaz. Bu çarık, işi gizlemek için konmuş.    2070
- باز گفتند این مکان بینوش نیست  ** چارق اینجا جز پی روپوش نیست 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Keskin kazmalar getirelim de yeri kazalım dediler. 
- هین بیاور سیخهای تیز را  ** امتحان کن حفره و کاریز را 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Her tarafı kazdılar estiler. Delikler açtılar, derin,derin çukurlar kazdılar. 
- هر طرف کندند و جستند آن فریق  ** حفرهها کردند و گوهای عمیق 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Çukurları kazarlarken o çukurlar, onlara, a kazıcılar, bizde bir şey yok diyordu.
- حفرههاشان بانگ میداد آن زمان  ** کندههای خالییم ای کندگان 
 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		 
		 
		    
		    - Nihayet bir şey bulamayınca bu zandan utandılar, çukurları doldurmaya koyuldular. 
- زان سگالش شرم هم میداشتند  ** کندهها را باز میانباشتند