- Çünkü kilit pek sağlamdı, adamakıllı kilitlenmişti. Aynı zamanda başka kilitlere de benzemiyordu.
- زانک قفل صعب و پر پیچیده بود ** از میان قفلها بگزیده بود
- Eyaz bu odayı hasisliğinden, yahut malını, ham altınını gizlemek için değil, bu sırrı halktan gizlemek için kilitlemişti.
- نه ز بخل سیم و مال و زر خام ** از برای کتم آن سر از عوام
- Bazıları kötü hayallere kapılır, bir kısım halkta bana riyakar der demişti.
- که گروهی بر خیال بد تنند ** قوم دیگر نام سالوسم کنند
- Himmetli adamların öyle can sırları vardır ki lal madeni gibi onları aşağılık adamlardan gizlerler. 2055
- پیش با همت بود اسرار جان ** از خسان محفوظتر از لعل کان
- Fakat ahmaklarca altın, candan yeğdir. Padişahların yanındaysa can altını saçılır.
- زر به از جانست پیش ابلهان ** زر نثار جان بود نزد شهان
- Onlar da altın hırsı ile hararetlenmişler, koşuyorlardı. Akılları böyle hızlı gitmeyin, daha yavaş olun diyordu ama dinleyen kim?
- می شتابیدند تفت از حرص زر ** عقلشان میگفت نه آهستهتر
- حرس تازد بیهده سوی سراب ** عقل گوید نیک بین کان نیست آب
- Hırs üstün gelmişti, altın da can gibi sevgiliydi. Artık o anda aklın sesi duyulmaz olmuştu.
- حرص غالب بود و زر چون جان شده ** نعرهی عقل آن زمان پنهان شده
- Hırsları şamataları bir iken yüz olmuştu. Aklın tedbir ve irşadı artık gizlenmişti. 2060
- گشته صدتو حرص و غوغاهای او ** گشته پنهان حکمت و ایمای او
- Nihayet aldanma kuyusuna düşecekler, o vakit hikmetin kınamasını duyacaklardı.
- تا که در چاه غرور اندر فتد ** آنگه از حکمت ملامت بشنود
- Tuzağın ipine dolaşıp gururu kırılınca nefsi levvamenin kınanmasını işiteceklerdi.
- چون ز بند دام باد او شکست ** نفس لوامه برو یابید دست
- Bu çeşit adam, başını bela duvarına çarpmadıkça kulağı sağırdır, gönlün öğüdünü duymaz.
- تا به دیوار بلا ناید سرش ** نشنود پند دل آن گوش کرش
- Helva ve şeker hırsı çocukların iki kulağını sağır eder, öğütleri duymaz.
- کودکان را حرص گوزینه و شکر ** از نصیحتها کند دو گوش کر
- Fakat çıban çıkarmaya başladı mı kulakları açılır, öğütleri dinler. 2065
- چونک دردت دنبلش آغاز شد ** در نصیحت هر دو گوشش باز شد
- O birkaç kişi yüzlerce hırsla, yüzlerce hevesle odanın kapısını açtılar.
- حجره را با حرص و صدگونه هوس ** باز کردند آن زمان آن چند کس
- Kokmuş ayrana üşüsen, ayranın içine düşen sinekler gibi birbirlerini çiğneyerek odaya girdiler.
- اندر افتادند از در ز ازدحام ** همچو اندر دوغ گندیده هوام
- Sinekler de ayrana debdebeyle ve koşa,koşa atılırlar ama içine düştüler mi içmelerine imkan bulunmaz, iki kanatları da ıslanır kala kalırlar.
- عاشقانه در فتد با کر و فر ** خورد امکان نی و بسته هر دو پر
- Onlar da içeri girip sağa, sola bakındılar. Fakat odada bir yırtık çarıkla bir eski kürkten başka bir şey yoktu.
- بنگریدند از یسار و از یمین ** چارقی بدریده بود و پوستین
- Tekrar burası boş olamaz. Bu çarık, işi gizlemek için konmuş. 2070
- باز گفتند این مکان بینوش نیست ** چارق اینجا جز پی روپوش نیست
- Keskin kazmalar getirelim de yeri kazalım dediler.
- هین بیاور سیخهای تیز را ** امتحان کن حفره و کاریز را
- Her tarafı kazdılar estiler. Delikler açtılar, derin,derin çukurlar kazdılar.
- هر طرف کندند و جستند آن فریق ** حفرهها کردند و گوهای عمیق
- Çukurları kazarlarken o çukurlar, onlara, a kazıcılar, bizde bir şey yok diyordu.
- حفرههاشان بانگ میداد آن زمان ** کندههای خالییم ای کندگان
- Nihayet bir şey bulamayınca bu zandan utandılar, çukurları doldurmaya koyuldular.
- زان سگالش شرم هم میداشتند ** کندهها را باز میانباشتند
- Her biri sayısız Lahavle okumaktaydı. Tamah kuşları gıdasız kalmıştı. 2075
- بیعدد لا حول در هر سینهای ** مانده مرغ حرصشان بیچینهای
- Duvarın, kapının yarıkları, delikleri, onların o beyhude sapıklığına şahitti.
- زان ضلالتهای یاوهتازشان ** حفرهی دیوار و در غمازشان