- Zühre, Utarit, yahut da şahap ne oluyor ki güneş varken görünebilsin. 2135
- زهره کی بود یا عطارد یا شهاب ** کو برون آید به پیش آفتاب
- Hırkamla postumdan geçebilseydim hiç böyle kınama tohumu eker miydim?
- گر ز دلق و پوستین بگذشتمی ** کی چنین تخم ملامت کشتمی
- Odanın kapısındaki kilidi açmak da neydi? Hayale kapılan yüzlerce hasetçi bundan ne umuyordu?
- قفل کردن بر در حجره چه بود ** در میان صد خیالیی حسود
- Suyun içine el atmışlar, her biri dere de kuru toprak arıyordu.
- دست در کرده درون آب جو ** هر یکی زیشان کلوخ خشکجو
- Hiç derede kuru toprak bulunur mu? Hiç balık suya asi olabilir mi?
- پس کلوخ خشک در جو کی بود ** ماهیی با آب عاصی کی شود
- Bu yoksulun cefacı olduğunu sanıyorlardı. Halbuki, öyle vefalıyım ki vefa bile benim vefamı görür de utanır. 2140
- بر من مسکین جفا دارند ظن ** که وفا را شرم میآید ز من
- Mahrem olmayanlardan çekinmeseydim vefaya ait birkaç söz söylerdim.
- گر نبودی زحمت نامحرمی ** چند حرفی از وفا واگفتمی
- Alem şüpheci ve tutulacak bir yer arayıcı. Onun için bizde deriden hariç söz söyleyelim.
- چون جهانی شبهت و اشکالجوست ** حرف میرانیم ما بیرون پوست
- Kendini kırarsan iç olur, içe ait latif hikayeler duyarsın.
- گر تو خود را بشکنی مغزی شوی ** داستان مغز نغزی بشنوی
- Cevizin kabuğunda ses vardır ama içinde, yağında ses ne gezer.
- جوز را در پوستها آوازهاست ** مغز و روغن را خود آوازی کجاست
- Onun da sesi vardır, vardır ama kulak duyamaz. Onun sesi, güzelim kulaktan gizlidir. 2145
- دارد آوازی نه اندر خورد گوش ** هست آوازش نهان در گوش نوش
- Yoksa için sesi pek güzeldir. Onu duyan, kabuğun şakırtısını dinler mi hiç?
- گرنه خوشآوازی مغزی بود ** ژغژغ آواز قشری کی شنود
- Sen sükut ederek içi elde edesin diye o şakırtıya tahammül ediyorsun.
- ژغژغ آن زان تحمل میکنی ** تا که خاموشانه بر مغزی زنی
- Bir müddet dudaksız, kulaksız ol da sonra dudak gibi tatlı şeylere eş ol.
- چند گاهی بیلب و بیگوش شو ** وانگهان چون لب حریف نوش شو
- Niceye bir nazım ve nesir söyleyecek, sırları açığa vuracaksın? Hocam, bir günceğiz de şunu sına, dilsiz ol bakalım.
- چند گفتی نظم و نثر و راز فاش ** خواجه یک روز امتحان کن گنگ باش
- Bunca zamandır dedikoduyu sınadık, bir zaman da sükut etmeyi deneyelim.
- حکایت در تقریر این سخن کی چندین گاه گفت ذکر را آزمودیم مدتی صبر و خاموشی را بیازماییم
- Ne kadar zamandır kabız veren acı ve sert yemekler pişirdin, bir kere de tatlı yemekler pişirmeyi dene. 2150
- چند پختی تلخ و تیز و شورگز ** این یکی بار امتحان شیرین بپز
- Birisi, kıyamette kendine gelir. İsyan defteri, eline simsiyah olarak verilir.
- آن یکی را در قیامت ز انتباه ** در کف آید نامهی عصیان سیاه
- Yas mektupları gibi üstü simsiyah, içi kenarları suçlarla dolu.
- سرسیه چون نامههای تعزیه ** پر معاصی متن نامه و حاشیه
- Baştanbaşa kötülüklerle suçlarla dolu. Kafirle dolu olan savaş yeri gibi.
- جمله فسق و معصیت بد یک سری ** همچو دارالحرب پر از کافری
- Elbette pis ve veballe dolu olan öyle bir defter, sağlam gelmez sol yandan gelir.
- آنچنان نامهی پلید پر وبال ** در یمین ناید درآید در شمال
- Peki, o halde burada da defterine bak, sol eline mi yaraşır sağ eline mi? 2155
- خود همینجا نامهی خود را ببین ** دست چپ را شاید آن یا در یمین
- Dükkanda bir tek sol ayak mesti, bir tek de sol ayak ayakkabısı bulunsa sınamadan onların sol olduğunu anlarsın.
- موزهی چپ کفش چپ هم در دکان ** آن چپ دانیش پیش از امتحان
- Sen de mademki sağ değilsin, bil ki solsun. Aslanla maymunun sesi anlaşılır.
- چون نباشی راست میدان که چپی ** هست پیدا نعرهی شیر و کپی
- Fakat gülü güzelleştiren, ona güzel kokular veren Tanrının ihsanı, lütfu, her solu sağ yapar.
- آنک گل را شاهد و خوشبو کند ** هر چپی را راست فضل او کند
- Her solağa o, sağlık verir. Denize duru suyu o ihsan eder.
- هر شمالی را یمینی او دهد ** بحر را ماء معینی او دهد