English    Türkçe    فارسی   

5
2218-2242

  • Şu halde öyle hareket etki o hareketin, dilsiz, dudaksız, tanıklığın, şahadet ederim demenin ta kendisi olsun.
  • Bütün beden, her uzuv, faydada ve zararda şahadet ederim desin ey oğul. 
  • Kulun, efendisinin izini izlemesi, ben buyruğa tabiim, şu da benim efendimdir demesidir. 2220
  • Ömür defterini kararttınsa önce yaptıklarına tövbe et.
  • Ömrün geçtiyse kökü bu demdir, tez ömür ağacını tövbe suyuyla sula.
  • Ömrünün köküne abıhayat dök de ömür ağacın yeşersin.
  • Bütün geçmiştekiler, bu tövbeyle iyileşir. Geçen yıldaki zehir, bu yüzden şeker kesilir.
  • Tanrı, kötülüklerini iyiliğe çevirir. Geçmişteki bütün suçların ibadet olur. 2225
  • Hocam Nasuh tövbesine sarıl, canla başla buna çalış.
  • Bu Nasuh tövbesini sana anlatayım, dinle. İnanmışsın ama yeniden inan!
  • Süt, memeden çıktı mı bir daha dönüp memeye giremez. Nasuh tövbesi de böyledir. İnsan, bir suçtan tövbe etti mi bir daha o suçu aklına bile getirmez, değil ona rağbet etmek, her an ondan nefreti artar. O nefret, tövbenin kabul edildiğine işarettir. O istek, önce lezzetsiz bir hale geldi, sonradan da istek yerine bu nefret geçti. Nitekim "Aşkı, başka bir aşktan başkası getiremez, neden o sevgiliden güzel bir sevgiliye âşık olmuyorsun?" demişler. İnsanın gönlü, tövbeden yine o suça meylederse bu meyil, tövbenin kabul " edilmediğine, kabul lezzetinin o suçun yerine geçmediğine delildir. Yani "Kolay ibadetleri ona kolaylaştırırız" hükmü zahir olmamıştır, onda hâlâ "Güç şeyleri, kötülükleri, ona kolay gösteririz" hükmü vardır.
  • Bundan önce Nasuh adlı bir adam vardı. Tellâklık eder, bu suretle kadınları avlardı.
  • Yüzü, kadın yüzüne benzerdi. Tüyü tüsü yoktu. Erkekliğini daima gizlerdi..
  • Kadınların hamamında tellâklık ederdi. Kötülükle, hilede pek çevikti. 2230
  • Yıllarca tellâklık etti, kimse onun halinden, sırrından bir koku bile almadı.
  • Çünkü sesi de kadın sesine benziyordu, yüzü de kadın yüzüne. Fakat şehvette pek yüceydi, pek uyanıktı.
  • Çarşaf giyer, başını örter, peçe takardı. Fakat şehvetli ve azgın bir gençti.
  • Bu suretle padişahların kızlarını bile güzelce keseler, ovar, yıkardı.
  • Tövbe etmekte, ayak diremeye çalışmaktaydı. Fakat kâfir nefis, tövbesini bozdurup dururdu. 2235
  • O kötü işli herif, bir arifin yanına gidip "'Beni duada an" diye yalvardı.
  • O hür er, onun sırrını anladı ama Tanrı hilmi gibi o da açığa vurmadı.
  • Dudağı kilitliydi ama gönlünde sırlar vardı. Dudağını yummuştu ama gönlü seslerle doluydu.
  • Tanrı şarabını içen arifler, sırları bilirler ama örterler.
  • İşin sırlarını kime öğretirlerse ağzını mühürlerler, dikerler. 2240
  • Arif, tuhaf tuhaf güldü de dedi ki: A içi kötü adam, bildiğin, gönlünde tuttuğun şeyden Tanrı seni kurtarsın.
  • Tanrı'ya ulaşmış arifin Tanrı'dan isteği, Tanrı'nın kendinden bir şey istemesine benzer. Çünkü "Ben, onun kulağı, sözü, dili ve eli olurum" ve "O taşları attığın zaman sen atmadın, Allah attı" denmiştir. Bu hususta bir çok âyetlerle hadîsler vardır. Tanrı'nın sebep yaratması, suçlunun kulağını tutmuş, Nasuh tövbesine götürmüştür.
  • O dua, yedi göğü de geçti, kabul edildi. O yoksulun işi, nihayet iyileşti, düzene girdi.