English    Türkçe    فارسی   

5
223-247

  • Yine o taraftan eteğini çeke çeke gelir, o okyanusun temizliklerinden yeryüzündekilere ders vermeye koşar.
  • Halkla karışmadan yoruldu mu o sefer “ey Bilal, sesinle bize bir huzur ver, bir istirahat ver.”
  • Ey güzel sesli Bilal ezan okunan yere çık, göç davulunu çal der. 225
  • Can sefere gitti beden kıyamda. Bu yüzden namaz bitince selam verilir işte.
  • Herkesi teyemmüm kurtarır, kıble arayanları aramaktan vaz geçirir, kıbleyi gösterir.
  • Bu misal getirme söz arasında bir vasıtadır. Herkesin anlaması için vasıta şarttır.
  • Bir delile bağlanmadan kurtulmuş olan semenderden başka kim, vasıtasız ateşe girebilir?
  • Tabiatını ateşle hoş bir hale getirmen için vasıtan hamamdır. 230
  • Halil gibi ateşe giremeyeceğinden hamam sana elçi oldu, su da delil.
  • Doymak Allahdandır ama tabiat ehli, ekmeksiz nasıl olur da doyar?
  • Lütuf Allahdandır ama ten ehli, çayırlık çimenlik perdesi olmaksızın o lütfu bulamaz.
  • Fakat perdesiz bir halde ten vasıtası kalmayınca insan, Musa gibi ayın nurunu yeninden yakasından görür, bulur.
  • Bu hünerler de, suyun gönlünün Allah lütfu ile dopdolu olduğuna tanıktır. 235
  • Dışarıdan görünen iş ve sözün içe ve içteki nura tanıklığı
  • İş ve söz, için tanıklarıdır. Bu ikisine bak da için nasıl anla.
  • Sırrın, onun içine giremiyorsa hastanın sidiğine bak.
  • İşle söz, hastaların sidiğine benzer, beden doktoruna bu bir delildir.
  • Halbuki ruh doktoru, canına girer de can yolundan imanına kadar varır.
  • Onların güzel söze, güzel işe ihtiyaçları yoktur. Sakının onlardan, onlar kalplerin casusudurlar. 240
  • Bu söz ve iş tanıklarını, dere gibi henüz ulaşmamışlarda ara!
  • Nurlu adamın nuru, o bir iş yapmadan bir söz söylemeden de içinden o nura tanıklık verir. “Arifin sırrı, sözüyle ve işiyle meydana çıkmaktan ziyade hiçbir söz söylemeden ve hiçbir iş yapmadan halka görünür meydana çıkar. Nitekim güneş doğup yükselince horoz sesine, müezzinin haber vermesine ve diğer alametlere hacet yoktur, bir iş ve söz olmasa da güneşin nur güneşe tanıklık verir.”
  • Fakat haddi aşan yolcunun nuru ile çöller, ovalar dolmuştur.
  • Güzelliğe görülmeye ehemmiyet bile vermez, tekellüflere, canla, başla oynamaya, cömertliklerde bulunmaya aldırış bile etmez.
  • O incinin nuru dışa vurdu mu artık, o, bu zahitliklerden kurtulmuştur.
  • Artık ondan iş ve söz tanığı arama, iki cihan da gül gibi onun yüzünden açılmıştır. 245
  • İster söz olsun, ister iş ister başka şey... Bu tanıklık nedir? Gizliyi meydana çıkartmak değil mi?
  • Maksat cevherin sırrını meydana çıkartmaktır. Vasıf bakidir, bu arazsa geçici.