English    Türkçe    فارسی   

5
2389-2413

  • Padişahlık ve zafer istiyen kişiye ekmek lokması az gelmez oğlum.
  • Tuzak kurup av avlıyanlarla yırtıcı canavarların hepsi rızık yemede. Bunlar, ne kazanç peşinde dolaşırlar, ne de rızık kazanmaya çalışırlar. 2390
  • Rızık verici Tanrı, herkese kısmetini vermededir. Herkesin kısmetini, önüne koymadadır.
  • Kim sabrederse rızkı gelir yetişir. Çalışıp çabalama zahmetine düşmen senin sabırsızlığındandır dedi.
  • Tilkinin eşeğe cevabı
  • Tilki dedi ki: Tanrı'ya dayanma, nadir bulunur. Bu dayanmada mahir olanlar, pek az kimselerdir.
  • Nadir şeyin etrafında dönüp dolaşmak, bilgisizlikten ileri gelir. Herkes, nerden padişahlığa yol bulacak?
  • Peygamber, kanaate hazine demiştir. Gizli hazineyi herkes, elde edebilir mi? 2395
  • Haddini bil de yukarlarda uçma. Uçma da kötülük çukuruna düşme!
  • Eşeğin, tilkiye cevap vermesi
  • Eşek, bunu ters söylüyorsun dedi, bil ki kötülük, insana tamahtan gelir.
  • Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse padişah olmadı.
  • Tanrı, ekmeği domuzlarla köpeklerden bile esirgemiyor. Şu bulut ve yağmur, insanların kazancı değil ya.
  • Sen nasıl rızıka düşkün bir âşıksan rızık da rızık yiyene öyle düşkün bir âşıktır. 2400
  • Tanrı'ya dayanma münasebetiyle bu dayancı denemek istiyen ve sebepleri bırakıp şehirden ve halkın geçeceği yerlerden uzaklaşarak bir dağ eteğine giden, açlıktan basını bir taşa koyan ve içinden Yarabbi, senin sebep yaratmana ve rızık vericiliğine dayandım, sebepleri bıraktım. Bu suretle sana dayanmanın sebep halk etmesini de göreyim diyen zahidin hikâyesi
  • Bir zahit, Mustafa'dan "Herkesin rızkı Tanrıdan gelir.
  • Dilesen de, dilemesen de rızkın, senin aşkınla koşa koşa gelir, sana ulaşır" sözünü duymuştu.
  • Denemek için sahralara düştü, bir dağın dibine vardı, yatıp uyudu.
  • Bakalım diyordu, rızkım gelecek mi? Şunu bir göreyim de bu husustaki inancım kuvvetlensin.
  • Bir kervan, yolunu kaybetti. Süre süre o adamın bulunduğu yere kadar geldi. Kervan halkı onu uyumuş görünce, 2405
  • Birisi bu adam neden böyle çölde yoldan ve şehirden uzak bir yerde çıplak bir halde yatıyor?
  • Hiçbir kurttan, hiçbir düşmandan korkmuyor. ölü mü acaba, yoksa diri mi? dedi.
  • Kervan halkı gelip onu yakaladılar. O ulu er, mahsustan hiçbir şey söylemedi.
  • Ne vücudunu oynattı, ne başını. Ne de gözünü açtı.
  • Bunun üzerine bu zavallı zayıf, açlıktan ölüm haline gelmiş dediler. 2410
  • Ekmek ve bir kap içinde yemek getirdiler. Boğazına dökmek istediler.
  • Zahit, rızkın, insana çaresiz yetişip geleceği hakkındaki sözü iyice anlamak için inadına dişlerini sıktı.
  • Kervan halkı acıdılar. Bu zavallı, tamamiyle bitmiş, açlıktan ölüm haline gelmiş dediler.