- İnatçı Firavun, Musa'nın ejderhasını görünce mühlet istedi, yumuşaklık gösterdi.
- مار موسی دید فرعون عنود ** مهلتی میخواست نرمی مینمود
- Akıllılar dediler ki: Bu, daha fazla sertleşmeliydi. Hani ya Tanrıydı ya!
- زیرکان گفتند بایستی که این ** تندتر گشتی چو هست او رب دین
- Mucize ister ejderha olsun, ister yılan. Onun Tanrılık kibri, Tanrılık hışımı ne oldu?
- معجزهگر اژدها گر مار بد ** نخوت و خشم خداییاش چه شد
- Oturunca "Ben yüce Tanrıyım" diyordu. Bir kurtcağız için bu yaltaklanma neden? 2445
- رب اعلی گر ویست اندر جلوس ** بهر یک کرمی چیست این چاپلوس
- Senin nefsin, mezeyle, hurma şarabiyle sarhoşsa bil ki gayıp salkımını görmemiştir.
- نفس تو تا مست نقلست و نبید ** دانک روحت خوشهی غیبی ندید
- Çünkü o nuru görenlerde alâmetler vardır. Onlar, bu gurur yüzünden uzaklaşırlar.
- که علاماتست زان دیدار نور ** التجافی منک عن دار الغرور
- Acı suyun etrafında dönüp dolaşan kuş, tatlı suyu görmemiştir.
- مرغ چون بر آب شوری میتند ** آب شیرین را ندیدست او مدد
- Onun imanı da taklitten ibarettir. Canı, iman yüzünü görmemiştir.
- بلک تقلیدست آن ایمان او ** روی ایمان را ندیده جان او
- Mukallide yoldan da büyük bir tehlike vardır" yol kesen taşlanmış Şeytandan da. 2450
- پس خطر باشد مقلد را عظیم ** از ره و رهزن ز شیطان رجیم
- Fakat hak nurunu görünce emin olur. Ondaki şüphe ıstırapları yatışır.
- چون ببیند نور حق آمن شود ** ز اضطرابات شک او ساکن شود
- Denizin köpüğü, aslı olan toprağa gelmedikçe çalkanır durur.
- تا کف دریا نیاید سوی خاک ** که اصل او آمد بود در اصطکاک
- O köpük, toprağa aittir, denizde gariptir. Gariplikte de ıstırap çekmesinden başka bir çaresi yoktur.
- خاکی است آن کف غریبست اندر آب ** در غریبی چاره نبود ز اضطراب
- Bir adamın gözü açıldı da o nakşı okudu mu artık Şeytan, bir daha ona el atamaz.
- چونک چشمش باز شد و آن نقش خواند ** دیو را بر وی دگر دستی نماند
- Eşek, tilkiye sırlar söyledi ama serserice söyledi, mukallitçe söyledi. 2455
- گرچه با روباه خر اسرار گفت ** سرسری گفت و مقلدوار گفت
- Suyu övdü, fakat iştiyakı yoktu. Yüzünü, elbisesini yırttı, fakat âşık değildi.
- آب را بستود و او تایق نبود ** رخ درید و جامه او عاشق نبود
- Münafıkın özrü kabul edilmez. Çünkü o özür, dudağındadır, kalbinde değil.
- از منافق عذر رد آمد نه خوب ** زانک در لب بود آن نه در قلوب
- Elma kokusuna sahiptir ama elmaya değil. O koku, onda ancak zarar vermek için vardır.
- بوی سیبش هست جزو سیب نیست ** بو درو جز از پی آسیب نیست
- Bütün kadınlar, savaşta saf yarmazlar, feryat ve figan ederler.
- حملهی زن در میان کارزار ** نشکند صف بلک گردد کارزار
- Onu saf içinde aslan gibi görürsün, eline kılıcını almıştır ama eli titrer durur. 2460
- گرچه میبینی چو شیر اندر صفش ** تیغ بگرفته همیلرزد کفش
- Vay aklı dişi, kötü ve çirkin nefsi erkek ve atılmaya hazır olana!
- وای آنک عقل او ماده بود ** نفس زشتش نر و آماده بود
- Nihayet onun aklı alt olur. Ziyandan başka bir yere göçemez.
- لاجرم مغلوب باشد عقل او ** جز سوی خسران نباشد نقل او
- Ne mutlu aklı erkek olana, çirkin nefsi dişi ve âciz bulunana!
- ای خنک آن کس که عقلش نر بود ** نفس زشتش ماده و مضطر بود
- Cüzi aklı, erkek ve üst olursa dişi nefsini aklı, alt eder.
- عقل جزویاش نر و غالب بود ** نفس انثی را خرد سالب بود
- Görünüşte dişinin saldırması da kuvvetlidir ama onun ziyanı, o eşek gibi, eşekliğindendir. 2465
- حملهی ماده به صورت هم جریست ** آفت او همچو آن خر از خریست
- Kadında hayvan sıfatı üstündür. Çünkü kadının renge, kokuya meyli vardır.
- وصف حیوانی بود بر زن فزون ** زانک سوی رنگ و بو دارد رکون