English    Türkçe    فارسی   

5
245-269

  • Artık ondan iş ve söz tanığı arama, iki cihan da gül gibi onun yüzünden açılmıştır. 245
  • İster söz olsun, ister iş ister başka şey... Bu tanıklık nedir? Gizliyi meydana çıkartmak değil mi?
  • Maksat cevherin sırrını meydana çıkartmaktır. Vasıf bakidir, bu arazsa geçici.
  • Altının mihenkte bıraktığı iz kalmaz, fakat şüphe yok ki altın, adı iyi olarak kalır.
  • Bu namaz, bu savaş ve bu oruç da kalmaz. Fakat can, iyi adla iyi sanla kalır.
  • Can böyle işler, böyle sözler gösterdi de cevherini, buyruk mihengine sürdü; 250
  • İnanışım doğrudur. İşte tanığım da buracıkta dedi. Fakat tanıklar şüphelidir.
  • Bil ki tanıkları tezkiye lazımdır: Senin davanı kabul etmek, tezkiyeye bağlıdır.
  • Sözü doğru söylemek, söze ait tanıktadır, ahdi korumak da işe ait tanıkta.
  • Söz tanığı eğri söylerse reddedilir, iş tanığı da eğri yürür, koşarsa yine reddedilir.
  • Sözde ve işte bir ayrılık olmamalı ki bu tanıklar kabul edilsin. 255
  • “Çalışmanız ayrı ayrı; aykırılıklar içindesiniz” Gündüz dikiyorsunuz gece söküyorsunuz!
  • Peki sözleri birbirine uymayan şahidi kim dinler? Meğer ki Allah kendi lütfu ile bir hilim göstere.
  • Söz ve iş, içtekini, sırrı meydana vurmaktadır. Her ikisi, gizli sırrı meydana çıkarır.
  • Tanığın tezkiye edildi mi kabul olunur, yoksa yerinde sayar emekler durur.
  • A inatçı, sen inat ettikçe onlar da ederler. “Sen onları bekleyedur onlar da bekliyorlar!.. 260
  • Mustafa aleyhisselam’ın konuğuna şahadeti arzetmesi
  • Bu söze son yoktur, Mustafa, ona iman etmesini söyledi, o da kabul etti.
  • O kutlu şahadet bağlanmış düğümleri çözdü.
  • İmana geldi. Mustafa ona dedi ki: Bu gece de bizim konuğumuz ol.
  • Adam vallahi dedi, ebedi olarak senin konuğunum. Nerede olursam olayım, nereye gidersem gideyim sana misafirim.
  • Beni dirilttin, senin azatlın, senin kapıcınım. Bu alemde senin sofranın başında, o alem de. 265
  • Bu seçilmiş sofradan başka bir sofra seçen kişinin boğazını, nihayet kemik yırtar deler.
  • Kim senin sofrandan başka bir sofraya giderse bil ki Şeytan, onunla bir kâseden yemek yer.
  • Kim senin komşuluğundan kaçarsa şüphe yok ki Şeytan, ona komşu olur.
  • Kim sensiz uzak bir yola giderse Şeytan onula yoldaş olur, onunla bir sofraya oturur.