- Birisi kaçıp bir eve sığındı. Korkudan benzi uçmuş, sapsarı kesilmiş, dudakları gövermişti.
- آن یکی در خانهای در میگریخت ** زرد رو و لب کبود و رنگ ریخت
- Ev sahibi, peki dedi, A amcasının canı, eşekleri titremede.
- صاحب خانه بگفتش خیر هست ** که همی لرزد ترا چون پیر دست
- Ne oldu, neden kaçtın? Neden böyle benzin attı? 2540
- واقعه چونست چون بگریختی ** رنگ رخساره چنین چون ریختی
- Adam dedi ki: Zâlim padişahı eğlendirmek için bugün sokakta ne kadar eşek varsa yakalıyorlar.
- گفت بهر سخرهی شاه حرون ** خر همیگیرند امروز از برون
- Ev sahibi, peki dedi. A amcasının canı, eşekleri yakalıyorlar. Sen eşek değilsin ya, bundan ne tasan var senin?
- گفت میگیرند کو خر جان عم ** چون نهای خر رو ترا زین چیست غم
- Adam dedi ki: Bu işe öyle bir girişmişler, öyle kızışmışlar ki beni bile eşek diye yakalarlarsa şaşılmaz.
- گفت بس جدند و گرم اندر گرفت ** گر خرم گیرند هم نبود شگفت
- Eşek yakalamaya el atmışlar, hiçbir şey farketmiyorlar artık!
- بهر خرگیری بر آوردند دست ** جدجد تمییز هم برخاستست
- Bir şeyi fark etmeyen kişiler, başımıza geçerlerse eşeğin sahibini de eşek diye götürürler mi, götürürler! 2545
- چونک بیتمییزیانمان سرورند ** صاحب خر را به جای خر برند
- Fakat bizim şehrimizin padişahı, abes iş yapmaz. Onun temyiz hassası vardır. O her şeyi duyar, her şeyi görür.
- نیست شاه شهر ما بیهوده گیر ** هست تمییزش سمیعست و بصیر
- Adam ol da eşek tutanlardan korkma. Ey zamanenin İsası, eşek değilsin sen, ürkme.
- آدمی باش و ز خرگیران مترس ** خر نهای ای عیسی دوران مترس
- Dördüncü kat gök, senin nurunla dolu. Hâşa, senin durağın ahır değildir.
- چرخ چارم هم ز نور تو پرست ** حاش لله که مقامت آخرست
- Sen, bir iş için ahırdasın ama gökyüzünden de yücesin sen, yıldızlardan da.
- تو ز چرخ و اختران هم برتری ** گرچه بهر مصلحت در آخری
- İmrahor başkadır, eşek başka. Her ahıra giden eşek değildir. 2550
- میر آخر دیگر و خر دیگرست ** نه هر آنک اندر آخر شد خرست
- Neden böyle eşeğin kuyruğuna yapıştık, ardına düştük? Gül bahçesinden, güllerden bahset.
- چه در افتادیم در دنبال خر ** از گلستان گوی و از گلهای تر
- Narı, turuncu, elma dalını söyle. Şarabı ve sayısız güzelleri anlat.
- از انار و از ترنج و شاخ سیب ** وز شراب و شاهدان بیحساب
- Yahut dalgası inci olan, incisi söyleyen, gören denizi,
- یا از آن دریا که موجش گوهرست ** گوهرش گوینده و بیناورست
- Yahut gül devşiren, yumurtaları altından, gümüşten olan kuşları söyle.
- یا از آن مرغان که گلچین میکنند ** بیضهها زرین و سیمین میکنند
- Yahut da ceylânları besleyen, hem sırt üstü, hem yüzükoyun uçan doğan kuşlarından bahset. 2555
- یا از آن بازان که کبکان پرورند ** هم نگون اشکم هم استان میپرند
- Alemde gizli merdivenler vardır, basamak basamak tâ göğe kadar.
- نردبانهاییست پنهان در جهان ** پایه پایه تا عنان آسمان
- Her bulutun başka bir merdiveni vardır, her gidişin başka bir göğü.
- هر گره را نردبانی دیگرست ** هر روش را آسمانی دیگرست
- Her biri, öbürünün halinden bihaberdir. Geniş bir ülkedir, ne başı var, ne sonu!
- هر یکی از حال دیگر بیخبر ** ملک با پهنا و بیپایان و سر
- Bu, o neden böyle hoş diye şaşmaktadır; o, bu neden böyle şaşıyor diye hayrette.
- این در آن حیران که او از چیست خوش ** وآن درین خیره که حیرت چیستش
- Yeryüzü sahası geniştir. Orada her ağaç, yerden baş vermiş, boy atmıştır. 2560
- صحن ارض الله واسع آمده ** هر درختی از زمینی سر زده
- Ağaçlardaki yapraklarla dallar, ne de güzel ülke, ne de geniş saha diye şükrederler.
- بر درختان شکر گویان برگ و شاخ ** که زهی ملک و زهی عرصهی فراخ
- Bülbüller, yediğin şeyden bize de vei' diye kıvrım kıvrım çiçeklerin çevrelerinde uçuşur, ötüşürler.
- بلبلان گرد شکوفهی پر گره ** که از آنچ میخوری ما را بده