- Her an, seni bir kuyuya atmak için bir otağa çağırır.
- هر زمان خواند ترا تا خرگهی ** که در اندازد ترا اندر چهی
- Baş aşağı havuza yuvarlamak için filân yerde bir havuz var, dereler akıyor der durur.
- که فلان جا حوض آبست و عیون ** تا در اندازد به حوضت سرنگون
- Vahye nail olan, gözü açık bulunan Âdem'i bile o melun, kötülüğe, şerre düşürdü. 2610
- آدمی را با همه وحی و نظر ** اندر افکند آن لعین در شور و شر
- Âdem'in geçmişte bir suçu yoktu, ona bir zarar vermemişti, bir haksızlıkta bulunmamıştı.
- بیگناهی بیگزند سابقی ** که رسد او را ز آدم ناحقی
- Tilki dedi ki: O bir büyü, bir tılsımdı, senin gözüne aslan göründü.
- گفت روبه آن طلسم سحر بود ** که ترا در چشم آن شیری نمود
- Yoksa ben, beden bakımından senden zayıfım, öyle olduğu halde gece gündüz orada otlamaktayım..
- ورنه من از تو به تن مسکینترم ** که شب و روز اندر آنجا میچرم
- O çeşit bir tılsım yapmasalar da her obur, doğru oraya koşardı.
- گرنه زان گونه طلسمی ساختی ** هر شکمخواری بدانجا تاختی
- Fillerle, ejderhalarla dolu aç bir dünya durup dururken hiç tılsım olmadıkça yazı, öyle yemyeşil durur mu? 2615
- یک جهان بینوا پر پیل و ارج ** بیطلسمی کی بماندی سبز مرج
- Ben, öyle korkunç bir şey görürsen sakın korkma diyecektim ama,
- من ترا خود خواستم گفتن به درس ** که چنان هولی اگر بینی مترس
- Gönlüm, haline yandı, o derde daldım da aklımdan çıktı.
- لیک رفت از یاد علم آموزیت ** که بدم مستغرق دلسوزیت
- Seni köpek gibi acıkmış, perişan bir hakle görünce koşa koşa gelsin diye seğirttim.
- دیدمت در جوع کلب و بینوا ** میشتابیدم که آیی تا دوا
- Yoksa sana tılsımı anlatacak, sana bir hayal görünür ama aslı yoktur diyecektim.
- ورنه با تو گفتمی شرح طلسم ** که آن خیالی مینماید نیست جسم
- Eşeğin tilkiye cevabı
- جواب گفتن خر روباه را
- Eşek dedi ki: Hadi ey düşman, çekil önümden, çekil de çirkin suratını görmeyeyim. 2620
- گفت رو رو هین ز پیشم ای عدو ** تا نبینم روی تو ای زشترو
- Seni kötü talihli bir hale getiren Tanrı, çirkin suratını da kerih ve pek berbat bir hale soktu.
- آن خدایی که ترا بدبخت کرد ** روی زشتت را کریه و سخت کرد
- Bana hangi suratla geliyorsun? Gergedanın yüzü bile bu kadar kalın derili değildir.
- با کدامین روی میآیی به من ** این چنین سغری ندارد کرگدن
- Seni çayıra götüreyim diye apaçık canıma kastettin.
- رفتهای در خون جانم آشکار ** که ترا من رهبرم تا مرغزار
- Azrail'i gözlerimle gördüm. Sonra da yine bana düzen kurmaya, beni kandırmaya savaşıyorsun ha!
- تا بدیدم روی عزرائیل را ** باز آوردی فن و تسویل را
- Ben ister eşek olayım, ister eşeklerin kusuru. Nihayet benim de canım var. Bunu nasıl feda edebilirim? 2625
- گرچه من ننگ خرانم یا خرم ** جانورم جان دارم این را کی خرم
- O gördüğüm amansız korkuyu çocuk görseydi derhal kocalırdı.
- آنچ من دیدم ز هول بیامان ** طفل دیدی پیر گشتی در زمان
- O korkudan, o heybetten kendimi cansız, gönülsüz bir halde dağdan baş aşağı attım.
- بیدل و جان از نهیب آن شکوه ** سرنگون خود را در افکندم ز کوه
- O perdesiz azabı görür görmez ayağım, kakıldı kaldı.
- بسته شد پایم در آن دم از نهیب ** چون بدیدم آن عذاب بیحجاب
- Tanrıya ahdettim. Yarabbi dedim, ayağımdaki şu bağı çöz.
- عهد کردم با خدا کای ذوالمنن ** برگشا زین بستگی تو پای من
- Bundan böyle kimsenin vesvesesine kanmayayım, ey lûtuflar sahibi Tanrı, ey yardımcım, ahtım olsun, nezrim olsun! 2630
- تا ننوشم وسوسهی کس بعد ازین ** عهد کردم نذر کردم ای معین
- Tanrı, o anda ayağımın bağını çözdü. O dua ve sızlanma, o niyaz yüzünden ayağım çözüldü.
- حق گشاده کرد آن دم پای من ** زان دعا و زاری و ایمای من
- Yoksa o erkek aslan bana yetişseydi halim ne olurdu? Aslanın pençesi altında eşek ne hale gelir?
- ورنه اندر من رسیدی شیر نر ** چون بدی در زیر پنجهی شیر خر