Şeyh, iştiyakından kendisini o yüce dağdan derin bir suya attı.
او فرو افکند خود را از وداد ** در میان عمق آبی اوفتاد
O canına doymuş er ölmedi. Ölümden kurtulduğuna feryadetmeğe başladı.
چون نمرد از نکس آن جانسیر مرد ** از فراق مرگ بر خود نوحه کرد
Çünkü bu yaşayış ona ölüm gibi görünmedeydi. İş onca tersineydi.
کین حیات او را چو مرگی مینمود ** کار پیشش بازگونه گشته بود
O, gayb âleminden ölüm istiyor, hayatım ölümümdedir deyip duruyordu.2675
موت را از غیب میکرد او کدی ** ان فی موتی حیاتی میزدی
Ölümü, hayat gibi kabul etmede, helakine gönül vermedeydi.
موت را چون زندگی قابل شده ** با هلاک جان خود یک دل شده
Ali gibi kılıçla hançer, ona reyhan kesilmiş, nerkisle nesrin, canına düşman olmuştu.
سیف و خنجر چون علی ریحان او ** نرگس و نسرین عدوی جان او
Açıklıktan da ileri, gizlilikten de ileri bir duyulmamış ses geldi: Yürü, ovayı bırak, şehire git!
بانگ آمد رو ز صحرا سوی شهر ** بانگ طرفه از ورای سر و جهر
Dedi ki: Ey kıldan kıla bütün gizliliklerimi bilen Tanrı, şehirde ne yapayım? Söyle.
گفت ای دانای رازم مو به مو ** چه کنم در شهر از خدمت بگو
Tanrı dedi ki: Nefsini alçaltma için Abbas-ı Debs gibi rüsvay ol, dilen.2680
گفت خدمت آنک بهر ذل نفس ** خویش را سازی تو چون عباس دبس
Bir müddet zenginlerden para topla, yoksullara dağıt.
مدتی از اغنیا زر میستان ** پس به درویشان مسکین میرسان
Bir müddet hizmetin budur. Şeyh, baş üstüne ey canımın sığındığı Tann dedi.
خدمتت اینست تا یک چند گاه ** گفت سمعا طاعة ای جانپناه
Mahlûkatın Tanrısiyle o zahit arasında birçok sual cevap, birçok macera oldu.
بس سال و بس جواب و ماجرا ** بد میان زاهد و رب الوری
Öyle ki yerle gök bunlarla nurlandı. Bütün bu sözler, dillere destan oldu.
که زمین و آسمان پر نور شد ** در مقالات آن همه مذکور شد
Fakat ben, bu sözü kısa kesiyorum, her aşağılık kişi, sırları duymasın diye.2685
لیک کوته کردم آن گفتار را ** تا ننوشد هر خسی اسرار را
Şeyhin bunca yıldan sonra çölden Gaznenin şehrine gelip gayıptan gelen emirle zembil gezdirerek şunu bunu toplaması ve topladığını yoksullara dağıtması. Buyur kulum yüceliğini bulan cana mektup üstüne mektup gelir, haberci üstüne haberci. Evin penceresi açık olursa oradan güneş de girer, ay ışığı da, yağmur da, mektup da, başka şeyler de ve bunların ardı arası kesilmez.
آمدن شیخ بعد از چندین سال از بیابان به شهر غزنین و زنبیل گردانیدن به اشارت غیبی و تفرقه کردن آنچ جمع آید بر فقرا هر که را جان عز لبیکست نامه بر نامه پیک بر پیکست چنانک روزن خانه باز باشد آفتاب و ماهتاب و باران و نامه و غیره منقطع نباشد
Şeyh, Tanrı buyruğunu kabul edip Gaznenin şehrini, yüzünün nuriyle aydınlattı.
رو به شهر آورد آن فرمانپذیر ** شهر غزنین گشت از رویش منیر
Bir bölük halk, ferahtan ona karşı vardılar. Fakat o, acele bilinmez bir yoldan şehre girdi.
از فرح خلقی به استقبال رفت ** او در آمد از ره دزدیده تفت
Şehrin ileri gelenleri, uluları hep birden kalkıp onun için köşkler hazırladılar.
جمله اعیان و مهان بر خاستند ** قصرها از بهر او آراستند
Şeyh, ben dedi, kendimi göstermeye gelmedim, ancak horluğa ve dilenciliğe geldim.
گفت من از خودنمایی نامدم ** جز به خواری و گدایی نامدم
Dedikoduda bulunmaya niyetim bile yok. Elimde zembil kapı kapı gezeceğim.2690
نیستم در عزم قال و قیل من ** در به در گردم به کف زنبیل من
Buyruk kuluyum, buyruk da Tanrı'dan. Ben dilencilik edeceğim, dilencilik edeceğim, dilencilik!
بنده فرمانم که امرست از خدا ** که گدا باشم گدا باشم گدا
Dilenirken de duyulmamış sözler söyleyecek değilim. Dilencilerin aşağılık yolundan başka bir yol yordam tutmayacağım.
در گدایی لفظ نادر ناورم ** جز طریق خس گدایان نسپرم
Bu suretle tamamiyle alçaklığa dalayım da ileri gelenlerden de, halktan da kötü sözler duyayım.
تا شوم غرقهی مذلت من تمام ** تا سقطها بشنوم از خاص و عام
Tanrı buyruğu candır, ben ona tabiim. O, tamah hakkında "Tamah eden alçalır" buyurdu.
امر حق جانست و من آن را تبع ** او طمع فرمود ذل من طمع
Mademki din sultanı, benden tamahkârlık istiyor, bundan böyle kanaatin başına toprak!2695
چون طمع خواهد ز من سلطان دین ** خاک بر فرق قناعت بعد ازین
O alçalmamı istiyor, ben nasıl yüceliğe savaşırım? O, dilenci olmamı diliyor, ben nasıl beylik ederim?
او مذلت خواست کی عزت تنم ** او گدایی خواست کی میری کنم