English    Türkçe    فارسی   

5
2700-2724

  • Peygamberlerin hepsi, bu çeşit hareket ederler. Halk müflistir, öyle olduğu halde onlar, halktan bir şey isterler. 2700
  • "Tanrı'ya ödünç verin, Tanrı'ya ödünç verin" derler, işi tersine yürütürler de "Tanrı'ya yardım ederseniz Tanrı da size yardım eder" derler.
  • Bu şeyh de kapı kapı dolaşıp yalvarmadaydı. Halbuki şeyh için gökyüzünde yüzlerce kapı açıktı.
  • O dilenciliği boğazı için değil, Tanrı için yapıyordu. Bu işe iyice sarılmıştı.
  • Hattâ boğazı için bile dilense ne çıkar? O boğaz, Tanrı nuriyle dopdoluydu.
  • Onun ekmek, bal ve süt yemesi, yüz yoksulun çilesinden, üç günde bir iftar ederek oruç tutmasından daha hayırlıydı. 2705
  • O, nur yer, ekmek yiyor deme. Görünüşte otlar, fakat hakikatte lâle eker.
  • Kandilin yağını yiyen alev gibi o da etrafındakileri aydınlatır, onların nurunu artırır.
  • Tanrı, ekmek yiyene "israf etmeyin" dedi, nur yiyene "Artık kâfi" demedi.
  • O boğaz, iptilâ boğazıdır, buysa israftan da. emin, ileri gidişten de.
  • Şeyhin bu hale düşmesi hırsından, tamahından değildi, buyruğa uymasındandı. Öyle can hırsa, tamaha uymaz ki. 2710
  • Kimya, bakıra, gel kendini tamamiyle bana ver derse bu sözü tamahından söylemez.
  • Tanrı, yedinci göğe kadar toprak hazinelerini Şeyhe göstermişti.
  • Şeyh dedi ki: Ey beni yaratan! Ben âşıkım. Senden başka bir şey dilersem kötü kişi olayım.
  • Sekiz cennet gözüme görünür, yahut sana cehennem korkusundan hizmet edersem,
  • Ancak kendi selâmetini arıyan bir inanmış kul olurum. Çünkü cennet de bedene aittir, cehennem de. 2715
  • Bir âşık, Tanrı aşkıyle gıdalanırsa yüzlerce beden, onca bir gazel yaprağına değmez.
  • O ulu Şeyhin bedeni de başka bir şey oldu, artık ona pek beden deme.
  • Hem Tanrı âşıkı olmak, hem de ücret istemek olur mu? Emniyet sahibi Cebrail, hiç hırsızlık eder mi?
  • O yaslı leylânın âşıkına bile bu âlem saltanatı bir zerre göründü.
  • Önce toprakla altın birdi. Altın da nedir? Canını bile tehlikeden esirgemiyordu. 2720
  • Aslan, kurt ve başka yırtıcı canavarlar bile bunu duydular, anladılar da onunla akraba gibi çevresine toplandılar.
  • Çünkü o, hayvan huyundan arındı, temizlendi Aşkla doldu. Yağı, eti de zehirli bir hal aldı.
  • Aklın şekerler dökmesi, canavarlara zehir olur. Çünkü iyinin iyiliği, kötünün zıddıdır.
  • Asıkın etini canavarlar yiyemez. Aşk iyilerce de bilinir, tanınır, kötülerce de.