- Tanrı, ekmek yiyene "israf etmeyin" dedi, nur yiyene "Artık kâfi" demedi.
- نانخوری را گفت حق لاتسرفوا ** نور خوردن را نگفتست اکتفوا
- O boğaz, iptilâ boğazıdır, buysa israftan da. emin, ileri gidişten de.
- آن گلوی ابتلا بد وین گلو ** فارغ از اسراف و آمن از غلو
- Şeyhin bu hale düşmesi hırsından, tamahından değildi, buyruğa uymasındandı. Öyle can hırsa, tamaha uymaz ki. 2710
- امر و فرمان بود نه حرص و طمع ** آن چنان جان حرص را نبود تبع
- Kimya, bakıra, gel kendini tamamiyle bana ver derse bu sözü tamahından söylemez.
- گر بگوید کیمیا مس را بده ** تو به من خود را طمع نبود فره
- Tanrı, yedinci göğe kadar toprak hazinelerini Şeyhe göstermişti.
- گنجهای خاک تا هفتم طبق ** عرضه کرده بود پیش شیخ حق
- Şeyh dedi ki: Ey beni yaratan! Ben âşıkım. Senden başka bir şey dilersem kötü kişi olayım.
- شیخ گفتا خالقا من عاشقم ** گر بجویم غیر تو من فاسقم
- Sekiz cennet gözüme görünür, yahut sana cehennem korkusundan hizmet edersem,
- هشت جنت گر در آرم در نظر ** ور کنم خدمت من از خوف سقر
- Ancak kendi selâmetini arıyan bir inanmış kul olurum. Çünkü cennet de bedene aittir, cehennem de. 2715
- مومنی باشم سلامتجوی من ** زانک این هر دو بود حظ بدن
- Bir âşık, Tanrı aşkıyle gıdalanırsa yüzlerce beden, onca bir gazel yaprağına değmez.
- عاشقی کز عشق یزدان خورد قوت ** صد بدن پیشش نیرزد ترهتوت
- O ulu Şeyhin bedeni de başka bir şey oldu, artık ona pek beden deme.
- وین بدن که دارد آن شیخ فطن ** چیز دگر گشت کم خوانش بدن
- Hem Tanrı âşıkı olmak, hem de ücret istemek olur mu? Emniyet sahibi Cebrail, hiç hırsızlık eder mi?
- عاشق عشق خدا وانگاه مزد ** جبرئیل متمن وانگاه دزد
- O yaslı leylânın âşıkına bile bu âlem saltanatı bir zerre göründü.
- عاشق آن لیلی کور و کبود ** ملک عالم پیش او یک تره بود
- Önce toprakla altın birdi. Altın da nedir? Canını bile tehlikeden esirgemiyordu. 2720
- پیش او یکسان شده بد خاک و زر ** زر چه باشد که نبد جان را خطر
- Aslan, kurt ve başka yırtıcı canavarlar bile bunu duydular, anladılar da onunla akraba gibi çevresine toplandılar.
- شیر و گرگ و دد ازو واقف شده ** همچو خویشان گرد او گرد آمده
- Çünkü o, hayvan huyundan arındı, temizlendi Aşkla doldu. Yağı, eti de zehirli bir hal aldı.
- کین شدست از خوی حیوان پاک پاک ** پر ز عشق و لحم و شحمش زهرناک
- Aklın şekerler dökmesi, canavarlara zehir olur. Çünkü iyinin iyiliği, kötünün zıddıdır.
- زهر دد باشد شکرریز خرد ** زانک نیک نیک باشد ضد بد
- Asıkın etini canavarlar yiyemez. Aşk iyilerce de bilinir, tanınır, kötülerce de.
- لحم عاشق را نیارد خورد دد ** عشق معروفست پیش نیک و بد
- Faraza âşıkı kurt kuş yese bile eti zehir olur, yiyeni öldürür. 2725
- ور خورد خود فیالمثل دام و ددش ** گوشت عاشق زهر گردد بکشدش
- Aşktan başka ne varsa her şeyi aşk yer, yutar, iki âlem de aşk kuşunun gagası önünde bir taneden ibarettir.
- هر چه جز عشقست شد ماکول عشق ** دو جهان یک دانه پیش نول عشق
- Bir tane, hiç, kuşu yiyebilir mi? Samanlık, hiç atı otlatabilir mi?
- دانهای مر مرغ را هرگز خورد ** کاهدان مر اسپ را هرگز چرد
- Kullukta bulun da belki sen de âşık olursun. Kulluk bir kazançtır ki amelle elde edilir.
- بندگی کن تا شوی عاشق لعل ** بندگی کسبیست آید در عمل
- Kul, kulluktan azat olmayı diler. Âşıksa ebediyen azat olmak istemez.
- بنده آزادی طمع دارد ز جد ** عاشق آزادی نخواهد تا ابد
- Kul, daima elbise, vergi diler. Aşılan elbisesiyse daima sevgilinin cemalidir. 2730
- بنده دایم خلعت و ادرارجوست ** خلعت عاشق همه دیدار دوست
- Aşk, söze sığmaz. Aşk, bir denizdir ki dibi görünmez.
- در نگنجد عشق در گفت و شنید ** عشق دریاییست قعرش ناپدید
- Denizin katralarını saymaya imkân yoktur. Yedi deniz de aşk denizinin önünde küçücük bir göl kalır.
- قطرههای بحر را نتوان شمرد ** هفت دریا پیش آن بحرست خرد