English    Türkçe    فارسی   

5
2708-2732

  • Tanrı, ekmek yiyene "israf etmeyin" dedi, nur yiyene "Artık kâfi" demedi.
  • نان‌خوری را گفت حق لاتسرفوا  ** نور خوردن را نگفتست اکتفوا 
  • O boğaz, iptilâ boğazıdır, buysa israftan da. emin, ileri gidişten de.
  • آن گلوی ابتلا بد وین گلو  ** فارغ از اسراف و آمن از غلو 
  • Şeyhin bu hale düşmesi hırsından, tamahından değildi, buyruğa uymasındandı. Öyle can hırsa, tamaha uymaz ki. 2710
  • امر و فرمان بود نه حرص و طمع  ** آن چنان جان حرص را نبود تبع 
  • Kimya, bakıra, gel kendini tamamiyle bana ver derse bu sözü tamahından söylemez.
  • گر بگوید کیمیا مس را بده  ** تو به من خود را طمع نبود فره 
  • Tanrı, yedinci göğe kadar toprak hazinelerini Şeyhe göstermişti.
  • گنجهای خاک تا هفتم طبق  ** عرضه کرده بود پیش شیخ حق 
  • Şeyh dedi ki: Ey beni yaratan! Ben âşıkım. Senden başka bir şey dilersem kötü kişi olayım.
  • شیخ گفتا خالقا من عاشقم  ** گر بجویم غیر تو من فاسقم 
  • Sekiz cennet gözüme görünür, yahut sana cehennem korkusundan hizmet edersem,
  • هشت جنت گر در آرم در نظر  ** ور کنم خدمت من از خوف سقر 
  • Ancak kendi selâmetini arıyan bir inanmış kul olurum. Çünkü cennet de bedene aittir, cehennem de. 2715
  • مومنی باشم سلامت‌جوی من  ** زانک این هر دو بود حظ بدن 
  • Bir âşık, Tanrı aşkıyle gıdalanırsa yüzlerce beden, onca bir gazel yaprağına değmez.
  • عاشقی کز عشق یزدان خورد قوت  ** صد بدن پیشش نیرزد تره‌توت 
  • O ulu Şeyhin bedeni de başka bir şey oldu, artık ona pek beden deme.
  • وین بدن که دارد آن شیخ فطن  ** چیز دگر گشت کم خوانش بدن 
  • Hem Tanrı âşıkı olmak, hem de ücret istemek olur mu? Emniyet sahibi Cebrail, hiç hırsızlık eder mi?
  • عاشق عشق خدا وانگاه مزد  ** جبرئیل متمن وانگاه دزد 
  • O yaslı leylânın âşıkına bile bu âlem saltanatı bir zerre göründü.
  • عاشق آن لیلی کور و کبود  ** ملک عالم پیش او یک تره بود 
  • Önce toprakla altın birdi. Altın da nedir? Canını bile tehlikeden esirgemiyordu. 2720
  • پیش او یکسان شده بد خاک و زر  ** زر چه باشد که نبد جان را خطر 
  • Aslan, kurt ve başka yırtıcı canavarlar bile bunu duydular, anladılar da onunla akraba gibi çevresine toplandılar.
  • شیر و گرگ و دد ازو واقف شده  ** هم‌چو خویشان گرد او گرد آمده 
  • Çünkü o, hayvan huyundan arındı, temizlendi Aşkla doldu. Yağı, eti de zehirli bir hal aldı.
  • کین شدست از خوی حیوان پاک پاک  ** پر ز عشق و لحم و شحمش زهرناک 
  • Aklın şekerler dökmesi, canavarlara zehir olur. Çünkü iyinin iyiliği, kötünün zıddıdır.
  • زهر دد باشد شکرریز خرد  ** زانک نیک نیک باشد ضد بد 
  • Asıkın etini canavarlar yiyemez. Aşk iyilerce de bilinir, tanınır, kötülerce de.
  • لحم عاشق را نیارد خورد دد  ** عشق معروفست پیش نیک و بد 
  • Faraza âşıkı kurt kuş yese bile eti zehir olur, yiyeni öldürür. 2725
  • ور خورد خود فی‌المثل دام و ددش  ** گوشت عاشق زهر گردد بکشدش 
  • Aşktan başka ne varsa her şeyi aşk yer, yutar, iki âlem de aşk kuşunun gagası önünde bir taneden ibarettir.
  • هر چه جز عشقست شد ماکول عشق  ** دو جهان یک دانه پیش نول عشق 
  • Bir tane, hiç, kuşu yiyebilir mi? Samanlık, hiç atı otlatabilir mi?
  • دانه‌ای مر مرغ را هرگز خورد  ** کاهدان مر اسپ را هرگز چرد 
  • Kullukta bulun da belki sen de âşık olursun. Kulluk bir kazançtır ki amelle elde edilir.
  • بندگی کن تا شوی عاشق لعل  ** بندگی کسبیست آید در عمل 
  • Kul, kulluktan azat olmayı diler. Âşıksa ebediyen azat olmak istemez.
  • بنده آزادی طمع دارد ز جد  ** عاشق آزادی نخواهد تا ابد 
  • Kul, daima elbise, vergi diler. Aşılan elbisesiyse daima sevgilinin cemalidir. 2730
  • بنده دایم خلعت و ادرارجوست  ** خلعت عاشق همه دیدار دوست 
  • Aşk, söze sığmaz. Aşk, bir denizdir ki dibi görünmez.
  • در نگنجد عشق در گفت و شنید  ** عشق دریاییست قعرش ناپدید 
  • Denizin katralarını saymaya imkân yoktur. Yedi deniz de aşk denizinin önünde küçücük bir göl kalır.
  • قطره‌های بحر را نتوان شمرد  ** هفت دریا پیش آن بحرست خرد