- Aklın şekerler dökmesi, canavarlara zehir olur. Çünkü iyinin iyiliği, kötünün zıddıdır.
- زهر دد باشد شکرریز خرد ** زانک نیک نیک باشد ضد بد
- Asıkın etini canavarlar yiyemez. Aşk iyilerce de bilinir, tanınır, kötülerce de.
- لحم عاشق را نیارد خورد دد ** عشق معروفست پیش نیک و بد
- Faraza âşıkı kurt kuş yese bile eti zehir olur, yiyeni öldürür. 2725
- ور خورد خود فیالمثل دام و ددش ** گوشت عاشق زهر گردد بکشدش
- Aşktan başka ne varsa her şeyi aşk yer, yutar, iki âlem de aşk kuşunun gagası önünde bir taneden ibarettir.
- هر چه جز عشقست شد ماکول عشق ** دو جهان یک دانه پیش نول عشق
- Bir tane, hiç, kuşu yiyebilir mi? Samanlık, hiç atı otlatabilir mi?
- دانهای مر مرغ را هرگز خورد ** کاهدان مر اسپ را هرگز چرد
- Kullukta bulun da belki sen de âşık olursun. Kulluk bir kazançtır ki amelle elde edilir.
- بندگی کن تا شوی عاشق لعل ** بندگی کسبیست آید در عمل
- Kul, kulluktan azat olmayı diler. Âşıksa ebediyen azat olmak istemez.
- بنده آزادی طمع دارد ز جد ** عاشق آزادی نخواهد تا ابد
- Kul, daima elbise, vergi diler. Aşılan elbisesiyse daima sevgilinin cemalidir. 2730
- بنده دایم خلعت و ادرارجوست ** خلعت عاشق همه دیدار دوست
- Aşk, söze sığmaz. Aşk, bir denizdir ki dibi görünmez.
- در نگنجد عشق در گفت و شنید ** عشق دریاییست قعرش ناپدید
- Denizin katralarını saymaya imkân yoktur. Yedi deniz de aşk denizinin önünde küçücük bir göl kalır.
- قطرههای بحر را نتوان شمرد ** هفت دریا پیش آن بحرست خرد
- A canım, bu sözün sonu gelmez. Yine zamane Şeyhinin hikâyesine dön!
- این سخن پایان ندارد ای فلان ** باز رو در قصهی شیخ زمان
- "Sen olmasaydın gökleri yaratmazdım" hadîsi kutsisinin manası
- در معنی لولاک لما خلقت الافلاک
- Böyle bir Şeyh, sokak sokak dolaşan bir dilenci oldu. Aşk, pervasızca geldi, ne yapsın? Sakının aşktan!
- شد چنین شیخی گدای کو به کو ** عشق آمد لاابالی اتقوا
- Aşk, denizi bir çömlek gibi kaynatır. Aşk, dağı kum gibi ezer, eritir. 2735
- عشق جوشد بحر را مانند دیگ ** عشق ساید کوه را مانند ریگ
- Aşk, gökyüzünü çatlatır, yüzlerce yarık açar. Aşk, sebepsiz yeryüzünü titretir.
- عشقبشکافد فلک را صد شکاف ** عشق لرزاند زمین را از گزاف
- Pak, aşk, Muhammed'le eşti. Tanrı aşk yüzünde ona "Sen olmasaydın..." dedi.
- با محمد بود عشق پاک جفت ** بهر عشق او را خدا لولاک گفت
- Hasılı o, aşktan tekti. Onun için Tanrı, onu pevgamberler içinden seçti.
- منتهی در عشق چون او بود فرد ** پس مر او را ز انبیا تخصیص کرد
- Sen, pak aşka mensup olmasaydın, sende aşk olmasaydı dedi, hiç gökleri var eder miydim?
- گر نبودی بهر عشق پاک را ** کی وجودی دادمی افلاک را
- Ben, aşkın yüceliğini anlayasın diye kadri yüce göğü yücelttim. 2740
- من بدان افراشتم چرخ سنی ** تا علو عشق را فهمی کنی
- Gökten daha başka faydalar da gelir. O yumurta gibidir. Bu, civciv gibi ona tabidir.
- منفعتهای دیگر آید ز چرخ ** آن چو بیضه تابع آید این چو فرخ
- Âşıkların horluğundan bir koku alasın diye toprağı tamamiyle hor ettim, ayaklar altına serdim.
- خاک را من خوار کردم یک سری ** تا ز خواری عاشقان بویی بری
- Aşkla bir yoksul nasıl değişir, anlaman için toprağa yeşillik ve tazelik verdim.
- خاک را دادیم سبزی و نوی ** تا ز تبدیل فقیر آگه شوی
- Şu yerinden kımıldamıyan dağlar da sana âşıkların sebatını söyler.
- با تو گویند این جبال راسیات ** وصف حال عاشقان اندر ثبات
- Gerçi oğul, o mânadır, bunlar suret. Fakat anlayışa yaklaştırmak için lâzım bu. 2745
- گرچه آن معنیست و این نقش ای پسر ** تا به فهم تو کند نزدیکتر
- Kederi, dikene benzetirler. Dikenin kendisi değildir, bu benzetiş, ancak uyandırmak, anlatmak içindir.
- غصه را با خار تشبیهی کنند ** آن نباشد لیک تنبیهی کنند
- Katı gönüle taş derler. Gönlün taşla münasebeti yoktur, fakat bir örnektir verirler işte.
- آن دل قاسی که سنگش خواندند ** نامناسب بد مثالی راندند