- Ey idraki güneşe benzeyen, sen vaktin Halil’isin. Bu yol kesen dört kuşu öldür!
- تو خلیل وقتی ای خورشیدهش ** این چهار اطیار رهزن را بکش
- Çünkü bunların her biri de karga gibi akıllıların akıl gözlerini oyar, çıkarır.
- زانک هر مرغی ازینها زاغوش ** هست عقل عاقلان را دیدهکش
- Tene ait dört huy, Halil’in kuşlarına benzer. Onları kesmek cana yol açar.
- چار وصف تن چو مرغان خلیل ** بسمل ایشان دهد جان را سبیل
- Ey Halil, iyiden kötüden kurtulmak için kes onların başlarını da ayaklar setten kurtulsun.
- ای خلیل اندر خلاص نیک و بد ** سر ببرشان تا رهد پاها ز سد
- Kül, sensin, hepsi de senin cüzülerindir. Çöz ayaklarını, onların ayakları senin ayakların demektir. 35
- کل توی و جملگان اجزای تو ** بر گشا که هست پاشان پای تو
- Alem, senin yüzünden ruhların uçtuğu, toplandığı bir yer haline gelir; bir atlı, yüzlerce orduya dayanç olur.
- از تو عالم روح زاری میشود ** پشت صد لشکر سواری میشود
- Çünkü bu ten dört huyun durağıdır, o huyların adları, dört fitneci kuştur.
- زانک این تن شد مقام چار خو ** نامشان شد چار مرغ فتنهجو
- Halkın ebedi olarak diriliğini istersen bu dört şom ve kötü kuşun başlarını kes.
- خلق را گر زندگی خواهی ابد ** سر ببر زین چار مرغ شوم بد
- Sonra da onları bir başka çeşit dirilt de artık onlardan bir zarar gelmesin.
- بازشان زنده کن از نوعی دگر ** که نباشد بعد از آن زیشان ضرر
- Dört yol kesen manevi kuş, halkın gönlünü yurt edinmiştir. 40
- چار مرغ معنوی راهزن ** کردهاند اندر دل خلقان وطن
- Bütün gönüllere emir olursan, ey kişi, bu zamanda Allah halifesi sensin.
- چون امیر جمله دلهای سوی ** اندرین دور ای خلیفهی حق توی
- Bu dört diri kuşun kes başlarını da ebedi olmayan halkı ebedileştir!
- سر ببر این چار مرغ زنده را ** سر مدی کن خلق ناپاینده را
- Bu kuşlar, kaz, tavus, kuzgun ve horozdur. Bunların içlerdeki benzerleri de dört huydur.
- بط و طاوسست و زاغست و خروس ** این مثال چار خلق اندر نفوس
- Kaz hırstır, horoz şehvet. Makam tavusa benzer, kuzgun dileğe.
- بط حرصست و خروس آن شهوتست ** جاه چون طاوس و زاغ امنیتست
- Kuzgunun dileği, ebedi olmak, yahut uzun bir ömre kavuşmaktır, bunu umar durur. 45
- منیتش آن که بود اومیدساز ** طامع تابید یا عمر دراز
- Hırs kazı, kuru yaş ne bulursa yere gömer.
- بط حرص آمد که نولش در زمین ** در تر و در خشک میجوید دفین
- Bir an bile kursağı durmaz Allah buyruğundan yalnız “Yeyin” hükmünü duymuştur.
- یک زمان نبود معطل آن گلو ** نشنود از حکم جز امر کلوا
- Yağmacıya benzer, evini kazar, çabuk çabuk dağarcığını doldurmaya bakar.
- همچو یغماجیست خانه میکند ** زود زود انبان خود پر میکند
- İyi kötü ne olursa dağarcığına tıkar. İnci tanelerini de oraya tıkıştırır, nohut tanelerini de.
- اندر انبان میفشارد نیک و بد ** دانههای در و حبات نخود
- Başka bir düşman gelip de çuvalına kuru yaş, ne bulursa doldurmasın der. 50
- تا مبادا یاغیی آید دگر ** میفشارد در جوال او خشک و تر
- Vakit dardır, fırsat geçmekte. O da bundan korkarak durmaksızın eline ne geçerse çabucak koltuklar.
- وقت تنگ و فرصت اندک او مخوف ** در بغل زد هر چه زودتر بیوقوف
- Fakat iman sahibi o yaşayışa güvenir, bu yüzden de yavaş yavaş, durup dinlenerek yağma eder.
- لیک مومن ز اعتماد آن حیات ** میکند غارت به مهل و با انات
- Padişahın düşmanı nasıl kahrettiğini bilir. Bu yüzden fırsatı kaçırmayacağına da emindir, düşmanın gelmeyeceğine de inanmıştır.
- آمنست از فوت و از یاغی که او ** میشناسد قهر شه را بر عدو
- Başka kapı yoldaşlarının ona çullanmayacağını, onun derip devşirdiğini kapışmayacaklarını bilir, emindir. 55
- آمنست از خواجهتاشان دگر ** که بیایندش مزاحم صرفهبر