English    Türkçe    فارسی   

5
3159-3183

  • Bu yüzden köpeğin, ağzını bile öper. Artık var kıyas et, kapısındaki aslan, vefakârlık etse ona neler yapmaz?
  • Yalnız hırsız, kulluklar eder, doğruluğu, cefayı kökünden çekip sökerse.. 3160
  • Hani yol kesen Füzeyl gibi. O da oyununu iyi oynadı; bir adam gibi değil, on adam gibi tövbeye sarıldı.. Bu çeşit hırsız da yücelir, devlete erer.
  • Nitekim büyücüler, sabır ve vefalariyle Firavun'un yüzünü kararttılar.
  • Evvelce yaptıkları suça karşılık ellerini, ayaklarını feda ettiler. Bu iş, yüzlerce yıl ibadette bulunmaya benzer mi hiç?
  • Sen, elli yıl ibadette bulunur, kulluk edersin ama nerden böyle bir doğruluğu elde edeceksin?
  • Bir yoksul, Herat'ta Horasan Amidi'nin süslenmiş, bezenmiş kullarını gördü. Arap atlarına binmişler, altın sırmalı elbiseler giyinmişler, altınlı külahlar giymişler, daha başka çeşit süslenmişler, bezenmişlerdi. Bunlar hangi beyler, nerenin padişahları diye sordu.Dediler ki: Bunlar bey değil, köle. Horasan Amidi'nin köleleri.Yoksul başını göğe kalırdı da ey Tanrı dedi, kula bakmayı Amid'den öğren. Orada maliye bakanına Amid derler.
  • Herat şehrinde bir küstah yoksul, mevkii yüksek bir köleyi gördü. 3165
  • Sırtında atlas bir elbise, belinde altın bir kemer vardı. Köle giderken yoksul, yüzünü gökyüzüne kaldırdı da dedi ki:
  • Tanrı, kula bakmayı neden bu ihsan sahibi efendiden öğrenmezsin?
  • Ey Tanrı, kula bakmayı bu uludan, padişahımızın, seçtiği bu yüce kişiden öğren bari.
  • Yoksul muhtaçtı, çıplaktı, hiçbir şeyi yoktu. Kışın soğuktan tirtir titriyordu.
  • O kendinden haberi olmıyan adam, bu yüzden böyle bir cürette bulundu. 3170
  • Tanrı'nın binlerce ihsanına, onun nedimi olduğuna, onu bilenler arasına katıldığına güveni vardı.
  • Padişahın nedimi bir küstahlıkta bulunursa bu-hareketi, kendine senet yapma.
  • Tanrı,bel verdi. Elbette bel, kemerden iyidir. Fakat taç veren adam, baş da verebilir mi?
  • Sonunda bir gün padişah, o efendiyi (Amid'i) bir suç altına aldı, elini ayağını bağlattı.
  • Efendinizin definesi nerede? Gösterin diye kölelere işkence etmeye başladı. 3175
  • A aşağılık adamlar, onun sırrını söyleyin bana.. Yoksa dilinizi, boğazınızı keserim diye,
  • Tam bir ay onlara gece gündüz işkence ettirdi.
  • Onları paramparça etti. Bir tanesi bile efendilerinin sırrını söylemediler.
  • Bu sırada yoksul uyurken hatiften ses geldi: Ey ulu er, gel de sen de kul olmayı bunlardan öğren!
  • Ey Yusufların derisini paralıyan, seni de bir kurt paralarsa bunu kendinden bil. 3180
  • Bütün yıl dokuduğunu giyin, bütün yıl ektiğin" biç!
  • Anbean sana gelip çatan bu dertler, senin yaptıklarının cezasıdır. İşte "Kalem yazdı, mürekkebi bile kurudu"nun mânası budur.
  • Bizim âdetimiz değişmez, doğru yolu gösteririz. iyiliğe karşılık iyilik,kötülüğe karşılık da kötülük demektir.