English    Türkçe    فارسی   

5
3290-3314

  • Tanrı,bir testiden hem zehir verir,hem bal.Onu,buna veren de ulu Tanrı'dır,bunu,şuna veren de. 3290
  • از یکی کوزه دهد زهر و عسل  ** هر یکی را دست حق عز و جل 
  • Testiyi görüyorsun ama o şarap,doğru olmayan göze görünmez.
  • کوزه می‌بینی ولیکن آب شراب  ** روی ننماید به چشم ناصواب 
  • Can zevki,ehlinden başkasını bakmaz,hısmından başkasına nişane vermez.
  • قاصرات الطرف باشد ذوق جان  ** جز به خصم خود بنماید نشان 
  • O şarap,ehlinden başkasını görmez.Şu zarf hicapleriyse onu gizliyen çadırlara benzer.
  • قاصرات الطرف آمد آن مدام  ** وین حجاب ظرفها هم‌چون خیام 
  • O deniz,bir çadırdır ki onun içinde kaz yaşar.Fakat kuzgunlar ölürler.
  • هست دریا خیمه‌ای در وی حیات  ** بط را لیکن کلاغان را ممات 
  • Zehir,yılana gıdadır,azıktır.Ondan başkasınaysa yılanın zehiri,derttir,ölümdür. 3295
  • زهر باشد مار را هم قوت و برگ  ** غیر او را زهر او دردست و مرگ 
  • Her nimetin,her mihnetin suresi,bana cennettir,ona cehennem.
  • صورت هر نعمتی و محنتی  ** هست این را دوزخ آن را جنتی 
  • Şu halde gördüğünüz bütün cisimlerle bütün eşyada hem gıda vardır,hem zehir,fakat siz görmezsiniz.
  • پس همه اجسام و اشیا تبصرون  ** واندرو قوتست و سم لاتبصرون 
  • Her cisim,bir kaseye,bir testiye benzer.Onda hem gıda vardır,hem gönül yakıcı bir hassa.
  • هست هر جسمی چو کاسه و کوزه‌ای  ** اندرو هم قوت و هم دلسوزه‌ای 
  • Kase meydandadır,içindeki gıda gizli.O kaseden ne yediğini,yalnız yiyen bilir.
  • کاسه پیدا اندرو پنهان رغد  ** طاعمش داند کزان چه می‌خورد 
  • Yusuf'un sureti,güzel bir kadehti.Babası o kadehten yüzlerce neşe şarabı içerdi. 3300
  • صورت یوسف چو جامی بود خوب  ** زان پدر می‌خورد صد باده‌ی طروب 
  • Fakat kardeşleri,ondan zehirli bir su içtiler de bu yüzden öfkeleri,kinleri arttı.
  • باز اخوان را از آن زهراب بود  ** کان دریشان خشم و کینه می‌فزود 
  • Sonra yine Zeliha,şekerler yedi,aşktan bir başka çeşit afyon yuttu.
  • باز از وی مر زلیخا را سکر  ** می‌کشید از عشق افیونی دگر 
  • O güzel,Yusuf'tan Yakub'un aldığı gıdadan başka türlü bir gıda aldı.
  • غیر آنچ بود مر یعقوب را  ** بود از یوسف غذا آن خوب را 
  • Çeşit çeşit şerbetler,fakat testi bir.Bu suretle de gayb alemine ait hiçbir şüphen kalmaz ya.
  • گونه‌گونه شربت و کوزه یکی  ** تا نماند در می غیبت شکی 
  • Şarap gayb alemindendir,testi bu cihandan,Testi meydandadır,içindeki şarap,gizliden gizli. 3305
  • باده از غیبست و کوزه زین جهان  ** کوزه پیدا باده در وی بس نهان 
  • Namahremlerin gözlerinden pek gizli ama mahremlere meydanda,apaçık
  • بس نهان از دیده‌ی نامحرمان  ** لیک بر محرم هویدا و عیان 
  • Tanrım,gözlerimiz sarhoş bir hale geldi.Yüklerimiz sırtımızı ağırlaştırdı,büktü.Sen bizi affet.
  • یا الهی سکرت ابصارنا  ** فاعف عنا اثقلت اوزارنا 
  • Ey gizli Tanrı,o alemde de doldun,bu aleme de.Doğu nurunun da üstüne yüceldin,batı nurunun da.
  • یا خفیا قد ملات الخافقین  ** قد علوت فوق نور المشرقین 
  • Sen,bir sırsın ki sırrımızı açığa vurur,bilirsin.Sen bir fecirsin,kin nehirlerimizi kaynatır akıtırsın.
  • انت سر کاشف اسرارنا  ** انت فجر مفجر انهارنا 
  • Ey zatı gizli,ihsanı duyulur Tanrı,sen su gibisin,biz değirmen taşına benzeriz. 3310
  • یا خفی الذات محسوس العطا  ** انت کالماء و نحن کالرحا 
  • Sen yel gibisin,biz toz gibi.Yeli gizlersin de tozu meydandadır.
  • انت کالریح و نحن کالغبار  ** تختفی الریح و غبراها جهار 
  • Sen bir baharsın,biz bağ gibi yemyeşil,hoş bir haldeyiz.O gizlidir,ihsanı aşikar.
  • تو بهاری ما چو باغ سبز خوش  ** او نهان و آشکارا بخششش 
  • Sen can gibisin,biz ele,ayağa benzeriz.Elin tutup koyvermesi,can vasıtasiyledir.
  • تو چو جانی ما مثال دست و پا  ** قبض و بسط دست از جان شد روا 
  • Sen akıl gibisin,biz şu dile benzeriz.Bu dil,şu anlatışı akıldan alır,akıldan beller.
  • تو چو عقلی ما مثال این زبان  ** این زبان از عقل دارد این بیان