English    Türkçe    فارسی   

5
334-358

  • Öbürünün küçük inci, daha öbürünün de kırık taş parçaları ve boncuk bulduğu anlaşılır.
  • İşte onları uykularından uyaracak olan, kahredici ve kötülükleri açığa vurucu bulunan kıyamette buna benzer. 335
  • Her bölük pervaneler gibi alemde bir mumun etrafında dönüp dolaşır.
  • Kendilerini bir ateşe vururlar ama hakikatte kendi mumlarının çevresinde dolanmaktadırlar.
  • Alevinden ağacın daha ziyade yeşerdiği bahtı yaver Musa’nın ateşini umarlar.
  • Her sürü o ateşin ihsanını duymuştur; herkes her kıvılcımı o ateş sanır.
  • Fakat sabah çağı, ebedilik nuru doğdu mu her biri, etrafında döndüğü nurun ne biçim bir mum olduğunu görür. 340
  • Kim o zafer mumu ile kanadını yakmış ise o mum, ona seksen tane kanat bağışlar.
  • Nice pervaneler iki gözlerini yummuşlardır da kötü bir muma atılmışlardır, kanatlarını yakıp onun altına düşe kalmışlardır.
  • Pişmanlıkla, hararetle çırpınıp dururlar. Gözlerinin bağı olmasına, böylece bir havaya körcesine düşmelerine ah ederler.
  • Mum da ben yandım, seni yanmadan, cefa ve elemden nasıl kurtarabilirdim? der.
  • Mum da ağlaya ağlaya der ki: Benim bile başım yandı, artık başkasını nasıl aydınlatabilirim? 345
  • “Ey hasret, hazır ol o kullara ki” ayetinin tefsiri
  • O “Senin ahvaline baktım da gururlandım, halini geç gördüm” der.
  • Mum sönmüş, şarap bitmiş, sevgili de bizim eğri görüşümüzden utanmış, dalgalara batmış, gömülmüştür.
  • Faydalar, ziyanın ve helakin ta kendisi olmuştur. Artık, körlükten Allahya şikayet et dur.
  • Halbuki ne güzeldir inanılır müslüman, iman sahibi ve ibadet edip duran kardeşlerin ruhları.
  • Herkes bir yana yüz tutmuştur. O azizlerse hiç yanda olmayana yüz çevirmişlerdir. 350
  • Her güvercin bir yana uçmuştur, bu güvercinse cihetsizlik tarafına!
  • Biz ne hava kuşlarıyız, ne ev kuşları. Bizim yemimiz yemsizlik yemidir.
  • Onun için rızkımız böyle bol bol gelmededir; çünkü, bizim elbise dikmemiz elbiseyi yırtmaktır!
  • Fereciye önce fereci denmesinin sebebi
  • Sofinin biri bir iç sıkıntısına uğradı, cüppesinin önünü yırttı, ondan sonra ferahladı.
  • O yırtık cüppeye fereci (ferahlık) adını koydu. Bu lâkap, o kurtulmuş adamdan sonra yayıldı. 355
  • Yayıldı ama safını şeyh aldı, götürdü, halka tortudan ibaret olan adı kaldı.
  • Böylece her şeyin bir saf ve tortusuz tarafı vardır, adını da tortu gibi aleme bırakmıştır.
  • Kim toprak yemeyi adet edinmişse tortuya yapışmıştır. Sofi ise hemencecik safın bulunduğu tarafa gider.