- Dostlar gibi eline mum ve helva almış,öyle bir latif elbiseyi hediye getiriyordu.
- شمع و حلوا با چنان جامهی لطیف ** هدیه آورد و بیامد چون الیف
- Söyleyin,o müezzin nerede?Onun selası ve ezanı,bana rahatlık verdi diye sormadaydı.
- پرس پرسان کین مذن کو کجاست ** که صلا و بانگ او راحتفزاست
- Yahu dediler.Nasıl olur?Hiç o bet ses,insana rahatlık verir mi?Kafir dedi ki:Sesi,kiliseye,gelince;
- هین چه راحت بود زان آواز زشت ** گفت که آوازش فتاد اندر کنشت
- Benim pek güzel,pek yüce bir kızım var,çoktandır müslüman olmak isterdi.
- دختری دارم لطیف و بس سنی ** آرزو میبود او را مؤمنی
- Bu sevda,kafasından bir türlü çıkmıyordu.Bunca kafir ona öğüt verdi. 3375
- هیچ این سودا نمیرفت از سرش ** پندها میداد چندین کافرش
- Fakat gönlünde iman sevgisi,öyle bir yerleşmişti ki.Bu dert,adeta bir buhurdanlıktı,ben de ödağacı.
- در دل او مهر ایمان رسته بود ** همچو مجمر بود این غم من چو عود
- Anbean imana yöneldikçe ben,dert,azap ve işkence içindeydim.
- در عذاب و درد و اشکنجه بدم ** که بجنبد سلسلهی او دم به دم
- Bu hususta elimde hiçbir çare yoktu;nihayet bu müezzin ezan verince,
- هیچ چاره میندانستم در آن ** تا فرو خواند این مذن آن اذان
- Kızım,bu çirkin ses nedir?Kulağıma geldi de beni berbad etti.
- گفت دختر چیست این مکروه بانگ ** که بگوشم آمد این دو چار دانگ
- Bütün ömrümde bu kilisede,şu manastırda bu derece çirkin bir ses duymadım dedi. 3380
- من همه عمر این چنین آواز زشت ** هیچ نشنیدم درین دیر و کنشت
- Kızkardeşi,bu ezandır,müslümanlar okur,müslümanları ibadete çağırırlar dedi.
- خوهرش گفتا که این بانگ اذان ** هست اعلام و شعار مومنان
- İnanmadı,başkasına sordu,o da evet deyince,
- باورش نامد بپرسید از دگر ** آن دگر هم گفت آری ای پدر
- İnandı,yüzü sapsarı kesildi,müslümanlık hevesi kalmadı.
- چون یقین گشتش رخ او زرد شد ** از مسلمانی دل او سرد شد
- Ben de teşvişten,azaptan kurtuldum,dün gece korkusuz,rahat bir uyku uyudum.
- باز رستم من ز تشویش و عذاب ** دوش خوش خفتم در آن بیخوف خواب
- Onun sesinden bundan dolayı rahatlaştım.Onun için de ona hediye getirdim;nerde o adam? 3385
- راحتم این بود از آواز او ** هدیه آوردم به شکر آن مرد کو
- Müezzini görünce bu hediyeyi kabul et dedi,beni dertten kurtardın,elimi tuttun.
- چون بدیدش گفت این هدیه پذیر ** که مرا گشتی مجیر و دستگیر
- Bana öyle bir ihsanda bulundun ki senin azat kabul etmez bir kulun oldum.
- آنچ کردی با من از احسان و بر ** بندهی تو گشتهام من مستمر
- Malda,mülkte,zenginlikte tek bir kişi olsaydım ağzını altınla doldururdum.
- گر به مال و ملک و ثروت فردمی ** من دهانت را پر از زر کردمی
- İşte sizin imanınız da bunun gibi riya,geçici bir şey.O ezan gibi yol kesici.
- هست ایمان شما زرق و مجاز ** راهزن همچون که آن بانگ نماز
- Fakat Bayezid'in imanına,onun doğruluğuna karşı gönlümde nice hasret var. 3390
- لیک از ایمان و صدق بایزید ** چند حسرت در دل و جانم رسید
- Hani şu kadın gibi..Eşeğin çiftleşmesini gördü de dedi ki:Amanın,şu tek erkeğe bakın!
- همچو آن زن کو جماع خر بدید ** گفت آوه چیست این فحل فرید
- Çiftleşme buysa bizim kocalarımız,bizimle çiftleşmiyorlar,içimize aptes bozuyorlar.
- گر جماع اینست بردند این خران ** بر کس ما میریند این شوهران
- Bayezid,imanın bütün şartlarını haiz..Aferinler olsun bunun gibi tek aslana!
- داد جمله داد ایمان بایزید ** آفرینها بر چنین شیر فرید
- Onun imanının bir katrası denize gitse deniz,o katrada gark olur.
- قطرهای ز ایمانش در بحر ار رود ** بحر اندر قطرهاش غرقه شود
- Nitekim bir zerrecik ateş,ormanlara düşse o zerre,bütün ormanları yakar,yok eder. 3395
- همچو ز آتش ذرهای در بیشهها ** اندر آن ذره شود بیشه فنا