Onun beyni kurumuş. Şimdi onun aklı, fikri, çocukların aklından, fikrinden az.
مغز او خشکست و عقلش این زمان ** کمترست از عقل و فهم کودکان
Hem zahit, hem ihtiyar. Bu halindeki şu zahitlik, onu kat kat zayıflatmış. Bu zahitlikten de bir feyze nail olamamış. 3520
زهد و پیری ضعف بر ضعف آمده ** واندر آن زهدش گشادی ناشده
Zahmetler çekmiş de sevgiliden bir hazine elde edememiş. İşler yapmış da bir pul kazanamamış.
رنج دیده گنج نادیده ز یار ** کارها کرده ندیده مزد کار
Ya o iş, onun harcı değilmiş, ya henüz mükâfat vakti gelmemiş.
یا نبود آن کار او را خود گهر ** یا نیامد وقت پاداش از قدر
Ya o çalışma, çıfıtça bir çalışma, yahut da mükâfata erişmesinin bir zamanı, bir saati var.
یا که بود آن سعی چون سعی جهود ** یا جزا وابستهی میقات بود
Ona bu dert, bu musibet yeter. Şu kanlı ovada kimsiz, kimsesiz kala kalmış.
مر ورا درد و مصیبت این بس است ** که درین وادی پر خون بیکس است
Gözleri ağrıklı, bir bucağa çekilip oturmuş, yüzünü ekşitmiş, suratını asmış. 3525
چشم پر درد و نشسته او به کنج ** رو ترش کرده فرو افکنده لنج
Ne bir göz hekimi var ki derdine yansın, ne onun aklı var ki bir göz ilâcı arayıp bulsun, gözüne çeksin.
نه یکی کحال کو را غم خورد ** نیش عقلی که به کحلی پی برد
Kendi zannına uymuş, çalışıp çabalamaya koyulmuş, işim, iyileşecek diye bir ümide kapılmış.
اجتهادی میکند با حزر و ظن ** کار در بوکست تا نیکو شدن
Halbuki onun tuttuğu yolla sevgilinin vuslatı arasında ne uzun bir mesafe var. Çünkü o, baş aramıyor, reis olmayı istiyor.
زان رهش دورست تا دیدار دوست ** کو نجوید سر رئیسیش آرزوست
Bir an, Tanrıyle, nasibim bu hesapta hep zahmet mi diye âdeta didişmede..
ساعتی او با خدا اندر عتاب ** که نصیبم رنج آمد زین حساب
Bir an hep uçuyor, ele geçmiyor, bizim kolumuzu kanadımızı kırıyorsun diye bahtiyle kavga etmede. 3530
ساعتی با بخت خود اندر جدال ** که همه پران و ما ببریده بال
Kim, renge, kokuya mahpus kalırsa zahit olsa bile huyu iyi olmaz, dar canlıdır.
هر که محبوس است اندر بو و رنگ ** گرچه در زهدست باشد خوش تنگ
Bu daracık duraktan çıkmadıkça nasıl olur da ahlâkı düzelir, gönlü ferahlar?
تا برون ناید ازین ننگین مناخ ** کی شود خویش خوش و صدرش فراخ
Zahitlere, genişliğe çıkmadan yalnız bulundukları zaman bıçak ve ustura vermeye hiç gelmez.
زاهدان را در خلا پیش از گشاد ** کارد و استره نشاید هیچ داد
Darlıklarından, muratlarına eremediklerinden, dertlerinden karınlarını deşiverirler.
کز ضجر خود را بدراند شکم ** غصهی آن بیمرادیها و غم
Mustafa aleyhisselâmın, Cebrail aleyhisselâmın geç görünmesi yüzünden daralıp kendisini Hıra dağından atmaya kalkışması ve Cebrail aleyhisselâmın kendini atma... önünde devletler var diye kendisini göstermesi
قصد انداختن مصطفی علیهالسلام خود را از کوه حری از وحشت دیر نمودن جبرئیل علیهالسلام خود را به وی و پیدا شدن جبرئیل به وی کی مینداز کی ترا دولتها در پیش است
Mustafa'yı ayrılık derdi kapladı, daraldı mı, kendisini dağdan atmaya kalkardı. 3535
مصطفی را هجر چون بفراختی ** خویش را از کوه میانداختی
Cebrail, sakın yapma. Kün emrinde sana nice devletler takdir edilmiştir deyince,
تا بگفتی جبرئیلش هین مکن ** که ترا بس دولتست از امر کن
Yatışır, kendini atmaktan vazgeçerdi. Sonra yine ayrılık derdi gelip çattı mı,
مصطفی ساکن شدی ز انداختن ** باز هجران آوریدی تاختن
Yine gamdan, dertten bunaldı mı kendisini dağdan aşağı atmak isterdi.
باز خود را سرنگون از کوه او ** میفکندی از غم و اندوه او
Bu sefer Cebrail görünür, ey eşi olmayan Padişah, yapma bunu derdi.
باز خود پیدا شدی آن جبرئیل ** که مکن این ای تو شاه بیبدیل
Hicap keşfedilip de o inciyi koynunda buluncaya kadar bu haldeydi. 3540
همچنین میبود تا کشف حجاب ** تا بیابید آن گهر را او ز جیب
Halk, her çeşit mihnetten ötürü kendini öldürüp dururken mihnetlerin aslı olan bu ayrılığı nasıl çeksin?
بهر هر محنت چو خود را میکشند ** اصل محنتهاست این چونش کشند
Halk, canını feda edene şaşar. Fakat bizim her birimiz fedayi huyluyuz.
از فدایی مردمان را حیرتیست ** هر یکی از ما فدای سیرتیست
Ne mutlu o kişiye ki bedenini, feda edilmeye değer bir dosta feda etmiştir.
ای خنک آنک فدا کردست تن ** بهر آن کارزد فدای آن شدن