English    Türkçe    فارسی   

5
3541-3565

  • Halk, her çeşit mihnetten ötürü kendini öldürüp dururken mihnetlerin aslı olan bu ayrılığı nasıl çeksin?
  • Halk, canını feda edene şaşar. Fakat bizim her birimiz fedayi huyluyuz.
  • Ne mutlu o kişiye ki bedenini, feda edilmeye değer bir dosta feda etmiştir.
  • Herkes, bir fennin, bir sanatın fedaisidir. Ömrünü o yolda sarf eder, ölüp gider.
  • İster doğularda olsun, ister batılarda, herkes, nihayet ölür. O zaman ne âşık kalır, ne maşuk! 3545
  • Hiç olmazsa bu devletli, zaten şu hünere gönüllü, kendisini feda etmiş. Onun öldürülmesinde yüzlerce hayat var.
  • Âşık da onca ebedî, maşuk da, aşk da. İki âlemde de dileğine ermiş, iyi bir ad san kazanmış.
  • Ey ulular, âşıklara acıyın. Onların şanı, helak olduktan sonra bile helak olmaya hazır bulunmaktır.
  • Beyim, onun kabalığını affet. Onun derdine, betbahtlığına bak.
  • Onu affet de Tanrı da seni affetsin, suçlarını yarlıgasın. 3550
  • Sen de gafletle az testiler kırmamışsındır. Sen de affa ümit bağlamışsındır.
  • Affet de ahrette sen de af edilesin. Kader, ceza vermede kılı kırk yarar.
  • Beyin, o şefaatçilere ve komşulara, neden küstahlık edip testiyi kırdı? Bu hususta şefaat kabul etmem. Onun cezasını vermeye yemin ettim diye cevap vermesi
  • Bey dedi ki: O kim oluyor ki bizim testimize taş atıp kırıyor?
  • Benim civarımdan erkek aslan bile yüzlerce çekingenlikle, korka korka geçmede.
  • Neden kulumuzun gönlünü incitti, bizi konuğumuzun yanında utandırdı? 3555
  • Onun kanından daha değerli olan şarabı döktü de kadınlar gibi bizden kaçıp da gizlendi.
  • Fakat tut ki bir kuş gibi uçsun, benim elimden nerde canını kurtaracak?
  • Kahır okumla kanadını kırar, onun arda kalası kanadını koparırım.
  • Benden kaçıp da bir katı taşın içine girse, gizlense yine onu tutar, o taşın içinden çıkarırım.
  • Ona bir kılıç çalayım da bütün kaltabanlara ibret olsun! 3560
  • Herkese yobazlık satsın, bu yetmiyormuş gibi bir de bize satmaya kalkışsın ha! Onun da cezasını şimdicik vereceğim, onun gibi yüz tanesinin de.
  • Öyle kızmış, öyle kan dökülücüğü tutmuş ki ağzından ateş püskürüyordu.
  • Zahidin komşulariyle şefaatçilerinin ikinci defa olarak beyin eline, ayağına kapanarak yalvarmaları
  • O şefaatçiler, onun o hay hayına karşı birçok defalar elini, ayağını öpüp,
  • Dediler ki: A beyim, sana kin gütmek yaraşmaz. Şarap dökülüp gittiyse ne çıkar? Sen şarapsız da hoşsun.
  • Şarap, neşe sermayesini senden alır. Suyun letafeti senin letafetine imrenir. 3565